Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


web
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap
ŞenoL Güneş Ybanner ŞenoL Güneş 2cznnm
 

 

 ŞenoL Güneş

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

ŞenoL Güneş Empty
MesajKonu: ŞenoL Güneş   ŞenoL Güneş EmptySalı Ağus. 18, 2009 9:06 am

Şenol Güneş, Trabzon'lu, 1952 doğumlu.
Yıllıklarda, gençliğinde edindiği bir unvan dikkat çekiyor; "bir
sezonda kalesinde en az gol gören kaleci" oluyor, 1971-72 sezonunda,
Sebat Gençlikspor'da, 30 maçta 11 golle. Ayrıntılar Şenol'un
kökenlerini işaretliyor. 15 yaşında, 1967'de Trabzon Erdoğdu
Gençlikspor'da başlayan lisanslı futbolculuk hayatında dördüncü
yılıdır. Sebat Gençlikspor, ikinci takımıdır, buradan Trabzonspor'a
transfer olacak, o Trabzonspor da, Türk futbolunda "Üç Büyükler"in
"kısır hâkimiyetine" son veren takım olarak tarihe geçecektir. Böylece
35 yaşında, 1987 yılında, Beşiktaş-Trabzonspor maçıyla jübilesini
yaparken, şampiyonluğu ilk kez Anadolu'ya taşıyan takımın kalecisi -ve
kaptanı- olarak, künyesinde 6 lig şampiyonluğu, 5 Türkiye Kupası, 4
Başbakanlık, 7 Cumhurbaşkanlığı Kupası yer almaktadır.

HAKKINDA YAZILANLAR

Boy Aynası / Sinan Hıncal
Türk futbolundaki yükseliş Şenol Güneş'e bir şans verilmesini gerektiriyor
Kader ağlarını beklerken
Aktüel 22.11.2001

Şenol
Güneş'in, henüz cevherini sergilemesine sıra gelmemiş bir Fatih Terim
olmadığını düşünmek için sebebimiz var mı?.. Fatih kendi hayatından bir
"Imparatore" efsanesi çıkarabilmişse, Şenol'un da kendi kaderini ören
iplerden bir başka efsane dokuması muhtemeldir...
Futbol damarları
kurumuş küçük bir Avrupa ülkesine karşı da olsa, şenlikli bir futbolla
5-0 galip gelmek; kendini ucundan da olsa Alman ekolüne bağlayan bir
ülke futbolunun temsilcilerini sahada "sürklase" etmek, gülünç duruma
düşürmek, bunlar, bir gelişim sürecini sergilemek bakımından
azımsanacak göstergeler değildir.
Plansız, programsız, çok az
manipule edilebilmiş bir "doğal evrim" sürecinin mucizevi sonucuyla
karşı karşıyayız: "Türk futbol patlaması..." Herkesin farkında olduğu
ama bir türlü ifade edilmeyen olgu. Türk futbol kamuoyu, futbol
düşünürleri, büyük bir ihtimalle kendi kavramsal teçhizatlanmalarında
bulunmadığı, kendi plan, program, şiar-motto çerçevelerinde yer
almadığı için gözlerinin önündekini ifade etmekten geri duruyor. Oysa
sözkonusu olan gerçek bir "patlama;" bu toplumun futbola yaptığı tüm
sosyo-ekonomik, maddi-manevi "yatırımların" bir neticesi olarak Türk
futbol kültür ve pratiğinde yaşanan muazzam bir gelişme. Öyle ki,
Avrupa futbol "establishment"inin, futbol aleminin efendilerinin, bu
gelişmeyi egemenliklerine yönelik güçlü bir tehdit olarak
algıladıklarını düşünmek için sebepler var. (Kodamanların "önlem"
mahiyetinde girişimlerde bulunmaları da sürpriz olmaz. Patlamanın sivri
ucu, "gurbetçi" futbolcularımızın -ve hatta Terim'in- uğradığı
neredeyse sistematik dışlanma ve istiskalin kaynaklarını da muhtemelen
burada aramak gerekiyor.)
5-0'lık galibiyetin körüklediği, "Şenol
Güneş'le tamam mı, devam mı?" tartışması da bu olguyu dikkate
almamaktan doğuyor. Türk futbolundaki başarıları, bir kerelik, tekrarı,
eşi benzeri olmayan zuhur edişler olarak değerlendiren zihniyet,
yetersiz bulduğu Şenol Güneş'in yerinde Fatih Terim'i görmek istiyor.
Bu kadar basit. O kadar laf döndürülmesine rağmen, esasında bir "Şenol
Güneş mi - Fatih Terim mi" tartışması bu. Öyle ya, başka kim sözkonusu
olabilir? Mustafa Denizli'nin kondüsyon-performansı Şenol Güneş'i
bertaraf etmeyi gerektirecek düzeyde değil ve namlı bir yabancı
antrenör seçeneğinin de, sadece futbolcuların tepkisi gözönüne alınsa
bile, pratikte gerçekleşme şansı bulunmuyor.

* * *
Karizma'yı
bir tür "Beyaztürk cakası" sananların beklentilerinin aksine, bu
geçmişin Şenol'a yüklediği bir "karizma" var. Şenol'un futbolculuk
hayatında katkıda bulunduğu "Üç Büyükler"in hâkimiyetine son verilmesi
hamlesi, kuşkusuz bir "kalkınma dinamiği" içeriyordu. Bu kalkınma
dinamiğinin Türk futbolunu bugünlere taşıyan süreçte rolü olduğu da
kesindir. Her halikarda Üç Büyükler'in o yıllardaki kısır egemenliğinin
yıkılması, Türk futbolunu ataletten sıyırmıştır. Türk futbolundaki
yerli damarı vurgulayan bir kariyerin kahramanı olarak Şenol Güneş'in,
Türk futbolundaki bugünlerin yükselişini taçlandıracak bir Dünya Kupası
başarısına imza atması, sanki bir kader döngüsünün tamamlanması
olacaktır. Bir ulusun futboldaki yükselişine endeksli bir futbolculuk
ve teknik adamlık öyküsü... "Karizma" yaklaşık böyle bir şeydir...
* * *
Türk
futbolundaki yükselişe dönersek... Eğer patlama denilebilecek türden
bir ilerleme gösterildiğinden yola çıkarsak, o zaman her an yeni bir
çıkış, başarı, isim vb.'ine hazır olmamız gerekir. O zaman Şenol Güneş,
henüz cevherini sergilemesine sıra gelmemiş bir Fatih Terim'dir.
Taçlanan baş akıllanacak, Şenol, kaderin kendisini karşı karşıya
bıraktığı vazifeyi, ötesine geçerek çözmeyi başaracaktır.
Fatih
Terim'in öyküsünde, "Bitirim bozuntusu, yarı mafyozi bir futbolcu
emeklisi"nden öteye geçeceğini işaret eden pek ipucu yoktu. Terim,
oradan bir "Imparatore" efsanesi çıkarabilmişse, Şenol'un da kendi
kaderinin ağlarını ören iplerden bir başka "efsane" dokumaması için
sebep yoktur.
* * *
Son olarak; kaleciden iyi teknik direktör
olur mu? Bu geçerli bir sorudur ve kendine cevap arar. Uğur Vardan'ın
temsil ettiği bir görüşe göre, kalecinin futbol vizyonu, bütün
sporculuk ömrü boyunca "kendisine saldırılıyor" olmasıyla biçimlenmiş,
dolayısıyla sakattır. Oysa, diyor bu düşüncedekiler, "bugün futbol tam
da bu görüşün tersi bir yaklaşım, bakış açısı gerektirmektedir."
Bu
görüşte esaslı bir taraf olduğunu kabul etsek bile, kalecinin futbolda
oynadığı rolün teknik adamlığını nasıl belirleyeceği üzerine söylenecek
daha pekçok şey olduğu da inkar edilemez. Öyle ya, bütün futbol ömrü
boyunca yapayalnız, tek başına savunduğu bir "kale"den, kendi müdahale
ve katkısının son derece kısıtlandığı bir oyunun gelişmesini izlemek,
kalecinin görüşünü mutlaka farklılaştıracaktır. Kalecilik bu takım
oyunundaki en bireysel roldür, kaleci bir takım oyununda en tek başına
kişidir. Öte yandan "kaleci" futbolun sorumluluğu ve sonucuyla en
dolaysız bağlantısı olan futbolcu kimliğidir. Futbolun amacı olan ve
sonucunu belirleyen gol, ancak onun sahibi olduğu alanda -kale- ve onun
-kalecinin- aşılmasıyla gerçekleşebilir.
Bütün bunların kalecinin
görüşüne farklı bir derinlik ve daha ileri vadelerde sağlıklı bir
tevekkül ile uygun dozda hikmet katması beklenir...
Daha ne?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
 
ŞenoL Güneş
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Güneş Enerjisi
» Güneş Gözlükleri ve Alınması gereken Önlemler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Arşivlenmiş Ve Silinmiş :: Arşivlenmiş Konular-
Buraya geçin: