Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


web
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap
11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Ybanner 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları 2cznnm
 

 

 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:50 pm

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa 12-13-15-18
EDEBİYAT SAYFA 12 4. ETKİNLİK

Tanzimat fermanı 3 kasım 1839 da Gülhane parkında padişah,diğer devlet
büyükleri,ulema,lonca ve esnaf temsilcileri ve halkın "Gülhane Hattı
Humayunu" adıyla Mustafa reşit paşa tarafından okundu.Bu fermanla
Osmanlı devletinde İslam hukuku ve geleneksel kurumların bıraktığı
hızlı bir değişim süreci başladı


SAYFA 13

3.SORU:Yenileşme kavramı, var olanın çağın gereksinim ve özelliklerine göre yeniden düzenlenmesidir.
4.SORU:Burada yenilik kavr***** en uygun hareket konağı restore
ettirip,ihtiyaca göre eklemeler yapmaktır.Çünkü konağı,yıkıp yerine
yeni bir bina yapmak yenilik değil,köklü bir değişimdir.


SAYFA 15
1. METİN

1.On dokuzuncu asır şiirindeki 9,13,14,15,16,17,20,21 ve 22. beyitler
ortaçağa özgü dünya görüşünü yansıtmaktadır.diğer beyitlerde ise
şair,modern dünyada yaşananları dile getirmiştir.Modern dünyaya ait
ifadelerin bulunması Sadullah Paşa'nın döneminin zihniyetinden
etkilendiğini göstermektedir.Sadullah paşa ortaçağdan beri süregelen
inanışları da bilmekle beraber modern dünyaya da kayıtsız kalmamıştır.
2.Şair,tercihini modern dünya görüşünden yana kullanmaktadır.çünkü
modern dünya aklı ve deneyi baz alarak bilinmezlere veya yanlış
bilinenlere ışık tutmuştur.
3.Verilen beyitler Sadullah paşanın "insan hakları", "eşitlik", ve "basın-yayın","bilimsellik" ile olan ilgisini göstermektedir.
4.Ziya paşanın yakınması Doğu medeniyetinin geri kalmışlığı ve cehaleti
ile ilgilidir.Buna rağmen batı,sürekli gelişmiş ve bilimin öncülüğünde
güçlü bir medeniyet kurmaya başlamıştır.Bu durumda hem aydınların hem
de toplumun Batı'ya yönelmesine sebep olmuştur

2.METİN

1.Ziya paşa Osmanlı devletinin İstanbul’un fethiyle başlayan yükselme
dönemi ile 19.yüzyıldaki çöküş dönemini karşılaştırmaktadır.bu
karşılaştırma ihtişamlı bir devletin nasıl çöküşe gittiğini
göstermektedir.
2.----

1.ETKİNLİK

****Osmanlı devletinde yönetim kurumlarıyla birlikte askeri
kurumlarında gerilemesinin en büyük sebebi,bilim ve teknik alanda
meydana gelen değişiklik ve gelişmeleri takip edemeyiştir.bu sebeple
çağın gerisine düşmeye başlayan Osmanlı devletinde askeri
başarısızlıklar görülmeye başlamıştır.Gerilemenin görüldüğü ilk alan
olan askeri alan,yeniliklerin de başlangıç merkezi olmuştur.
3.Osmanlı devletindeki yenilikler öncelikle askeri alanda yapılmıştır.
4.Tanzimat fermanı 3 kasım 1839 da "Gülhane Parkı'nda" padişah,diğer
devlet büyükleri,ulema,lonca ve esnaf temsilcileri ve Mustafa Reşit
paşa tarafından ilan edilmiştir.
5.Tanzimat’ı ortaya çıkaran nedenleri iç ve dış faktörler olarak iki
kısma ele alabiliriz.İç faktörler Tanzimat’ın bir sonuç olarak ortaya
çıktığı Osmanlı batılaşma hareketlerini anlatırken genel olarak
üzerinde durulan hususlardır. Dış faktörler ise cereyan eden
hadiselerdir.Osmanlının sahip olduğu üstünlüğünü kaybedip devlet kurum
ve kanunlarının asrın ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olmaması
,devletin maddi ve manevi gücünü kaybetmiş olması bunun sonucunda her
sahada yenilgiye uğraması yeniden ve geniş bir ıslahat hareketini
zorunlu kılıyordu.



SAYFA 18
ANLAMA YORUMLAMA
1.On dokuzuncu Asır adlı manzuma kaside nazım şeklinin özellikleriyle
yazılmış , doğu-batı teması üzerine kurulmuş,döneminin Osmanlı Türkçesi
dil özelliklerini taşıyan bir eserdir.Osmanlı devletinin gerileme
sebepleri adlı metin parçası ise düz yazı şekliyle kaleme alınmış
doğu-batı teması üzerine kurulu bir makaledir.Bunlardan hareketle
yenileşme döneminin bilim,teknik,gelişme gibi kavramlarının her iki
metinde de ele alındığı görülmektedir.
2.Tablonun içi sırayla;Bilim,Hukuk,Teknik,Rön esans,Reform,Povitiz m
3.Osmanlı devletinde modernleşme hareketleri yapılan yenilikler göz
önüne alınırsa yönetici sınıf tarafından gerçekleştirilmiştir.Çünkü
devletin devamlılığının tehlikeye girdiğini,bu sebeple başta askeri
alan olmak üzere birçok yenilik yapılması gerektiğini görenler devlet
yöneticileri olmuştur.
4.Tanzimat fermanının ilan edilmesinde iç etkenlerin de rolü olmasına karşın dış etkenler çok daha baskındır.
5.Günümüzde sosyal,siyasi,kültürel alanda çağın gereklerine uygun yenilikler yapılmaktadır.


En son Holyone tarafından Çarş. Ekim 07, 2009 2:54 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:50 pm

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa 19-20-23
SAYFA 19
**ÇME DEĞERLENDİRME
1. D, D, Y

2.Abdülmecit= Tanzimat fermanı
ll.Mahmut=Yeniçeri ocağının kaldırılması
Baron De Tott= Hendesehane

3. cevap : E şıkkı


SAYFA 20
1.ÜNİTE **ÇME VE DEĞERLENDİRME
1.cevap: E
2......sosyal,siyasi ve tarihi.......
3.burada soru hatalı çünkü edebi eser seçeneklerde verilenlerin tamamıyla ilişkili.
4.Temel sebep,bilim ve teknik sayesinde modernleşen batı ordularının osmanlı ordularından üstün hale gelmesidir.





sayfa 23

1.ETKİNLİK
***Askeri alanda Nizam-ı Cedid ordusu oluşturuldu. lll. Selim tahttan
indirildi.Nizam-ı Cedid ordusu dağıtıldı ve yenilgiyi destekleyen
devlet adamları ve kişiler cezalandırıldı.


2.ETKİNLİK
***Devlet yöneticileri tarafından istenmiştir.

3.ETKİNLİK
***İlk Türkçe gazete 1831'de çıkan Takvim-i Vekayi'dir.Tanzimat
döneminde çıkan ilk gazete ise Ceride-i Havadistir. Ceride-i Havadis
bir meslek gazetesi olan Vekayi-i Tıbbiye izledi.Yeni Türk nesrinin
doğmasında en büyük rolü oynayan en önemli görevi yüklenen başlıca
gazete ve dergiler:Takvim-i Vekayi(1831),Ceride-i Havadis(1840) gibi
resmi gazetelerle Namık kemalin yayınladığı İbret
(1871),Hadika(1872)Ali Suvai’nin yönettiği Muhbir(1866)Ahmet Mithat'ın
çıkardığı Devir (1872)

4.ETKİNLİK
***Gazete ile birlikte makale fıkra gibi türlerle roman hikaye ve tiyatro gibi türlerde Tanzimat'la birlikte ortaya çıkmıştır.

5.ETKİNLİK
***Surlar içinde İstanbul,Osmanlı sosyal yaşamının geleneksel yapısını
koruyan ve yaşatan kısacası Türk İstanbul'un canlı bir
merkezidir.Beyoğlu ise eskiden beri gayrimüslimlerin zorunlu ikamet
yeri olarak Batılı bir yaşamı sürdüren ,Batı'dan gelen yeniliklerin
görüldüğü ilk yer olma özelliğine sahip bir yerdir.


soru 1:nizam-ı cedit ordusu kuruldu.
*giderlerini karşılamak için nizam-ı cedit hazinesi kuruldu.
*tersane ıslah edildi.
*avrupa'nın önemli merkezlerinde sürekli elçilikler açıldı.
*resmi devlet matbaası kuruldu.
*Frasnsızca devletin ilk resmi yabancı dili olarak kabul edildi.
*merkeze bağlı eyaleteler yeniden düzenlendi.

bu yenilikler askeri,mali,kültürel alanları kapsamaktadır
soru 2:can güvenliği,ırz,namus ve malın korunmasında yenilikler yapılmıştır.
askeri alandan askerlerle ilgili yenilikler yapılmıştır.

soru 3:evet kapsar.yapılan yenilikler birşekilde halkıda
etkilemiştir.Fermanın içerdiği yenilikler halkın karşılaştığı sorunlara
çözüm yolu getirir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:50 pm

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa 25-26-27-28
sayfa 25 ve 26 cevapları

soru 1:*ceride-i havadis
*tercüman-ıahval
*tasvir-i efkar
*muhbir
*ibret

soru 2:devletin ,milletin gelişmesini ve kalkınmasını sağlar.
ilim tüm insanların hizmetine sunulur
halkı bilinçlendir.

soru 3:gazete o devrin en önemli iletişim aracıydı.Bu devirde yapılan
yenilikler halk tarafından şüpeyle karşılanmıştır.Halkın
aydınlatılması,dünya ve ülkeden haberler vermek için gazate ihtiyacı
duyulmuş ve gazete ortaya çıkmıştır.

soru 4:yeni edebi türler:makale,roman,tiyatro,hi kaye,anı,tenkit(eleş tiri)türleridir.

gazeteyle ilişkisi:bu türler halkın alışması için gazetelerde yayınlanmıştır.Bu yüzden aralarında ilişki vardır.


soru5:halkı aydınlatmak,onlara ders vermek için çıkarıldığını
söyleyebiliriz.Ortaya çıkan yeni edebi türler ve fikirler halka
ulaştırılır.Halk biliçlenir.

soru 6:evet kurulur.Tanzimat döneminde batıya yçneliş vardır.Bu dönemde
yaşayan edebiyatçıların pek çoğu Batı dilini özellikle Fransızcayı çok
iyi biliyorlardı.

soru 7:not almamışım

anlama yorumlama 1:tanzimat döneminde halka faydalı olacak konular
işlenmiş.Bu devrin edebiyatçıları haklı bilgilendirmek,eğitmek
istemişler.Bu nedenle eserlerinde üslüp kaysıgı yoktur.yani bu dönemle
ilişkilendirilemez.

soru 2:tanzimat fermanı halka okunmak için yazılmıştır.paragraflar
halinde yazılan fermanda ifadeler açık cümleler kısadır.mecaz ve yan
anlamalara yer verilmez.

gazetede ise cümleler daha uzundur.mecaz ve yan anlamlar bunlunabilir.Halkı aydınlatmak için yazılır.

soru 3:Abdülmecit ve Abdülaziz batı tarzında giyinmişlerdirdaha modern
elbiseleri vardır.Kavuğun yerini fes,kaftanın yerini ceket
almıştır.Geleneksel giyime sahip padişahların sakalları varken
batılaşmayı benimsemiş padişahların sadece bıyıkları vardır.

soru 4:televizyon ve internet almıştır.

SAYFA 27 - 28
1-) Boşluk doldurmalar
d,y,y

2-) gazete,roman,tiyatro
3-) Eşleştirmeler bu şekilde olacak

1 & 3
2 & 2
3 & 1

4-) E
5-) Askeri alanda yapılmıştır. Öncelikle bu alanda yapılmıştır.


SAYFA 28 HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

1-) Halka yönelik uygulamalar vardır, kralın yetkileri kısıtlanmıştır.
İkiside yenilikçi ve özgürlükçüdür.

2-) yok

3-) Makale,gezi yazısı,fıkra çünkü bunlar gazetede kullanılmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:50 pm

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa 29-30
SAYFA 29 - 30
2.ETKINLIKŞema
Birbiriyle bağlı konular metinde verilmek istenen mesajı ortaya çıkarırlar.

1-) Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi Ana düşüncesi : Gazete
Müsavat Ana düşünce : Kanun önünde eşitlik
2-) Resim,müzik tiyatro
3-) Toplumun yaşayışı ve gerçekliği metni yazan kişiyide etkiler.
Kişi bu metinde yaşananları yazdığı için bu kavramlar ana düşünceyi etkiler.
4-) a.Ali Suavi kanun önünde herkesin eşit olduğunu savunur. Şinasi'de
bu gazetenin önemini ve gazatelerin Türkçe yazılması gereksinimi
olmasını savunur.
b.Halkı bilinçlendirmek amacıyla.


5-) boşluk doldurma

1.tablo

hükümet >politika gazeteleri
vekiller meclisi >bilim kuvveti
medeni millet >matbaa

2.tablo

eşitlik > hak
kanun > hukuk
islam hukuku > kanunsal haklar
kanun > zengin fakir
6-) Öğretici metinlerdir.
7-) a.Tutarlı hükümler vermiştir, bazı kelimeler anlaşılabilir değildir.
b Vardır. Çünkü ortaya çıktığı zaman kullanılan dil metinde kullanılır.
8-) Batı kültüründe gelişen Türkçe tanzimatla geldiği için vardır.
9-) Resmi dil değişse bile kullanılan dilin değiştirilmesi zaman almıştır.


10-) Metin Türleri : Makale
Metinlerin yazıldıkları tarih : 1860
Metnin bağlı olduğu gelenek : Tanzimat edebiyat geleneği yapı şekli divan edebiyatı

11-) Edebiyatta tanzimat edebiyatıyla ortaya çıkan yeni türdür.Önemli bir eserdir ve öğreticidir.








Sayfa 29 2. Etkinlik:
Anlam birliği şu şekilde oluşturulur:
Birtakım heceler bir araya gelerek kelimeleri oluşturur. Bu kelimeler
cümleleri cümleler paragrafları paragraflar da verilmek istenen iletiyi
meydana getirir. Tercüman-ıAhval ve Musavat metinlerinde paragraflar
metinleri meydana getirmiştir.
Sayfanın Devamındaki sorular:
1- Tercüman-ı Ahval Mukaddimesinin ana fikri gazetenin faydalarıdır.
Musavat metninin teması ise Eşitliktir. Bu iki tema yenileşme ve
Tanzimat dönemlerinde sıklıkla işlenmiş temalardır. Bu devirde
avrupadan alınan yeniliklerin ve kavramların halka anlatılması ve
benimsetilmesi için yeni yollar aranmıştır. Çeşitli kavramların
anlatılması için iletişim araçların kullanılmasının öneminden
bahsedilmiştir. Bu durum gösterir ki bu iki metinin teması evrenseldir
ve her çağda görülebilir temalardır.
2- Metinlerin anafikirleri günümüzde ki iletişim araçlarıyla anlatacak
olsaydım, televizyon ve interneti kullanırdım . bu sayede sadece dili
değil dilin yanında görselliği de kullanmış olurdum. Ayrıca bu iletişim
araçlarını kullanarak istediğim bölgede birçok insana ulaşabilirdim.
3- Her iki metinde Tanzimat döneminde yazılmıştır. Bu dönemde batıdan
bolca fikir ve kavram alınmıştır. Bu kavramların halka aktarılması
içinde o günün şartlarında en çok kişiye ulaşabilecek iletişim aracı
olarak gazete kullanılmıştır. Sonuç olarak o dönemin sosyal yaşantısı
gerçeğe yakın olarak edebi metinlerde halka aktarılmıştır.
4- A) Şinasi, insanların faydalı fikirlerini gazeteler vasıtasıyla
başka insanlara sunabilecğini belirtmektedir. Bununla ilgili olarak
çoğunlukta olan Müslüman insanların bu haklarını tam kullanamadığını,
kendisi de bu hakkın nasıl kullanılacağını anlatmaya çalışmaktadır. Ali
Suavi ise eşitlik kavramının ne olduğunu nasıl uygulanacağını anlatmaya
çalışmaktadır.
B) bu metinler halka bilgi vermek için yazılmıştır.
C) ulaşamayabilirlerdi. Çünkü roman veya tiyatro daha çok sanat yapmak
için yazılan erlerdir. İki yazar ise halka bilgi vermeyi
amaçlamışlardır. Bu şekilde ki eserlerde ise dil süslü ve sanatlıdır.
Şiirsel bir anlatım görülür. Bu yüzden roman veya tiyatro eserleriyle
halka bilgi zor bir olaydır.
5- Kanun à kanuni vazife
Devlet-i Aliyye à kazanılmış hak
Milli Eğitim Bakanlığı Meclisi à Mazbata (tutanak)
Vekiller meclisinde à izin

Musavat isimli metinde:
kanun à her vatandaşın eşit olması
mahkeme à eşit yargılanma
Devlet-i Aliyye à kazanılmış hak
Bu kavram ve ifadeler bize Tanzimat fermanı ile birlikte gelmiştir. Bu
kavram ve ifadeler Avrupa devletlerinin oluşturdukları sosyal siyasi
dini ve ekonomik yapının bir sonucudur. Osmanlı Devleti’nde bu kavram
ve ifadeler ile ilgili Avrupalılar gibi bir düzenleme yapılmamıştır.
Bunların Osmanlı Devleti’nde uygulamaya konulması eski ve yeni arasında
bir ikiliğin oluşmasına neden olmuştur.
3. Etkinlik:
Terimler:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: “ kaznılmış hak, Devlet-i Aliyye, Tanzimat hükümet meclis gazete mazbata “
Müsavat: “ müsavat, kanun İslam hukuku, kamusal hak “

Kavramlar:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: “ halk vazife adalet “
Müsavat: “ sınıf, adalet, ilim, fazilet, görev, şeref, zenginlik “

Günlük hayatla ilgili kelimeler:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: “ menfaat, milletler, dil , fikir, hal dili, tarife hacet olmak vs.”
Müsavat: “ sınıf, zümre, hamal, memur, kişi, şahıs vs. “

Bütün bu kavram, terim ve gün****k kelimeler yazarın topluma iletmek
istediği iletinin yapıtaşlarıdır. Bunlar olmadan metnin iletisi
okuyucuya sağlıklı bir şekilde ulaşamaz. Yine bu kavram ve terimlere
bakarak dönemin zihniyetinin öğretici metinlere nasıl yansıdığını
anlayabiliriz.

6- Metinlerde öğretici, açıklayıcı ve kanıtlayıcı anlatım kullanılmıştır.
a. Öğretici anlatım:
• Açıklama, bilgi verme amacıyla yazılırlar.
• Bu tür metinlerde söz sanatlarına ve süslü anlatımlara yer verilmez.
• Her okuyanda aynı etkiyi uyandırır.
b. Açıklayıcı anlatım
• sorunu ortaya koyan cümlelerle anlatıma başlar.
• Sorunu çözümleyen açıklamalar örnekler ve karşılaştırmalar ile devam eder.
• Özetleyici ve yargı bildiren ifadelerle metin sonlandırılır.
• Bu tür anlatımlarda kesin ve açık ifadeler olması gerekir.
c. Kanıtlayıcı Anlatım:
• İnandırma aydınlatma, bir başkasına kendi görüşünü kabul ettirme için yazılırlar.
• Bu anlatım türünde kavram tanımlanır veya açıklanır.
• Okuru etkilemek için bazı kelime öbeği veya cümleler aralıklarla metinde tekrar edilir.
7- Her iki metinde de anlatım açık ve anlaşılabilirdir. Bunun nedeni
iki metinin de öğretici metin olmasından kaynaklanır. Misalen: “madem
ki bir sosyal toplulukta yaşayan halk bunca kanuni vazifelerle
yükümlüdür elbette sözlü ve yazılı olarak kendi vatanının mefaatine
dair fikir ileri sürmeyi kazanılmış haklarından sayar.” Diğer metin
için: “ mesela bir hamal ile bir büyük memurun hukukça kanun önünde
eşit tutulması hatta muhakeme bile olunması kısacası en sıradan kişinin
hakkının kaybolmamasıdır. Öğretici metin olmasından dolayı anlatım açık
ve anlaşılırdır. Yani metnin türü ile anlatım biçimi arasında bağlantı
vardır.
8- Tanzimat, kazanılmış hak, gazete, müsavat, kanun, kamusal hak, sınıf, hürriyet, adalet yenileşme vb.
9- Metinlerde kullanılan dil yaşadığı döneme göre sadedir.
Değerlendirme yapacak olursak, Naima’nın eserinde, birden fazla
kelimelerle oluşturulmuş tamlamalar, Arapça ve farsça sözcükler
görebiliriz. Diğer metinler Naima’nın eserine göre daha sadedir ancak
günümüz Türkçesi ile inceleyecek olursak Tanzimat dönemi eserlerini
anlamakta güçlük çekebiliriz.
10- Tercüman-ı ahval ve müsavat öğretici metin olup, Tanzimat döneminde yazıldığı bariz bir şekilde ortadadır.
11- Gazeteler kültür,sanat, siyaset, günlük yaşam kısaca hayatımızın
her alanından bize bilgiler sunan bir kaynaktır. Gazete insanı direkt
olarak etkisi altına alan bir iletişim aracıdır. Onun dili sade ve
süssüz olduğu için her okuyan metni anlayabilir. Bu sebepten
gazetelerin etkisi günümüzde bile inkar edilemez.
12- a) Ali suavi eserinde eşitlik kavramını verdiği örneklerle
somutlaştırmıştır. “ bir hamal ile en üst düzey bir memurun
gerektiğinde hukuk önünde muhakame edilebileceğini belirtmesi örnek
olarak gösterilebilir.”
b) Şinasinin metninde ise hürriyet kavramı gazete çıkarmak isteyenlerin hakkı olduğu ifade edilerek somutlaştırılmıştır.
13- Tercüman-ı Ahval Muk. Tema: hürriyettir. Müsavatta ise tema: eşitliktir.
Benzerlik ve farklılıkları:
• İki temada gazete yazısında ortaya konmuştur.
• Temaları anlatmak için metnin türüne uygun bir dil anlatım kullanılmıştır.
• İki temada Tanzimat döneminde ortaya çıkmıştır.
• Daha önce bu temayla ilgili hiçbir eser yazılmamıştır.
• Tercüman-ı Ahval mukaddimesi gazetenin giriş yazısıdır. Diğeri ise bir makaledir.
14- Yazarlar hakkındaki bilgi internette zaten mevcut.
15- Elde edilen bilgiler ışığında iki yazar hakkında karşılaştırma yapılabilir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:51 pm

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa 33-35
3. Metin Sayfa 33’teki sorular:
1- Atatürkçü düşüncede çağdaşlaşma uygarlaşma ve batılılaşma kavramları
birbirleriyle bağlantılıdır. Çağdaşlaşma ülkenin refaha kavuşması için
yapılan etkinliklerin tümüdür. Bu kavramla körü körüne taklit
hedeflenemez. Ülkenin ilerlemesi için batılı ülkelerden alınan
yenilikler ülkenin değerleriyle birleştirildikten sonra
kullanılmalıdır. Bu kavramlar Atatürkçü düşüncede birbirlerinden
ayrılamazlar.
2- Metne göre çağdaşlaşma Türk toplumu için vazgeçilmez bir idealdir.
Bu idealin dayandığı temel “Büyük davamız en uygar ve en refaha
kavuşmuş millet olarak varlığımızı yükseltmektir.” Şeklinde ifade
edilmiştir.
3- Tanzimat döneminden itibaren gerçekleştirilen yeniliklerle Atatürk
ilke ve inkılapları çağdaşlaşma ve uygarlaşmanın “ siyasal sosyal
kültürel ve ekonomik yönlerini” kapsadığını söyleyebiliriz.


1- Kafiye redif vs. eklemek uzun sürecek o yüzden bu soruyu size bırakıyorum.
2- Terkibent devrin söyleyiş tarzından çok farklıdır. Şiirin şekli ve
dili tamamen eski şiir geleneğiyle ilgilidir. Tanzimat dönemi
sanatçıları halkı eğitmek istedikleri için genel olarak halkın
anlayacağı kelime ve ifadelere yer verirler. Bu şiirde şair tümüyle
süslü ve sanatlı şiir dilini kullanmıştır.
3- Birimler birbirine beyitlerle bağlanmışlardır. Bu birimler bir araya
gelerek şiirin temasını oluşturmaktadır. Şiirin bütün beyitlerinde
neredeyse birbirine yakın anlamlar işlenmiştir. Sadece şiirin son
dizesinde dünyayı anlamanın akılla olmayacağını belirterek tezatlık
oluşturulmuştur.
2. Etkinlik:
Ziya Paşa’nın Terkibibenti: Şiirin birimleri beyittir. Kafiye ve redifler vardır. Bu birimler birleşerek temayı ortaya çıkarır.

Terkibibentin Yapısal Özellikleri:
a) bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir.
b) Her bent, sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur.
c) Bent sayısı 5-10 arasındadır
d) Genellikle talihten şikayet, dini, tasavvufi ve felsefi konular işlenmiştir.
Bu yapısal özellikler divan şiirinin ana damarıdır. Yukarıda ki eserlerde bu özellikleri yapılarında barındırmaktadırlar.
4- 9. Beyit hariç diğer beyitler bir şekilde sosyal yapı ve tarihi değerler ile ilişkilidir.
5- Tema: bu dünyanın insanları sınamak için yaratılmış olduğu ve akılla
bu dünyanın tam anlamıyla kavranamayacağıdır. Şiirin yazıldığı dönemde
bazı şairler iki arada bir derede kalmışlardır. Eski ile yeni çatışması
içine düşmüşlerdir. Bu yüzden bazı şairler hak adalet hürriyet gibi
kavramlar üzerine şiir yazarken, bazıları da bu şekilde felsefi
konularda şiirler yazarak eski geleneği devam ettirmeye çalışmışlardır.

6- Ziya Paşa terkibibentinde tasavvufi bir konuyu işlemiştir. Bu
dünyanın insanı sınamak için yaratıldığını, ve insanın sadece kalbiyle
anlayabileceğini belirtmiştir. Bağdatlı Ruhi ise aşk temasını
işlemiştir. Bu yüzden iki eser arasında büyük farklılıklar vardır.
7- Ziya Paşanın terkibibentinin teması günümüzde de geçerli olabilir.
Şair aklı kullanarak bu dünyanın anlaşılamayacağını belirtmiştir. Bu
kuram günümüzde de geçerlidir. Akıl bazı şeyleri kavrayabilir. Bu
yüzden akıl günümüzde ne kadar önemli görünse de kalple birleşmeden pek
bir anlam ifade etmez.
8- ilk beyitte insanların birbirlerini kıskanmalarından bahsedilmiştir.
Cahil insanlar yarasaya benzetilmiş ve bu kişilerin bilgili ve olgun
kişileri kıskandıkları söylenmiştir. Akıllı insanlar ise ışığa
benzetilerek bu kişilerin çevrelerini aydınlattıkları belirtilmeye
çalışılmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devletinde cahil insanlar önemli
yerleri işgal ettikleri için yazar devlet büyüklerine atıfta
bulunmuştur. İkinci beyitte akıl iyi ile kötüyü tartan bir teraziye
benzetilmiştir. Beyin şeklen de vücudun en ufak organlarından olmasına
rağmen yaptığı iş boyutuyla tamamıyla ters orantılıdır. İnsan dünyayı
aklıyla kavrar o olmadan ceza ve mükafat sisteminin tamamen dışında
kalır şair dünyayı anlamanın ne kadar zor olduğunu belirtmek için
anlamı terazide tartılamayacak kadar ağır bir varlık gibi düşünerek
somutlaştırmıştır. İnsan dünyayı akılla kavramaya çalışırken bile
dünyanın kavranamayacağını anlatarak beyitin anlamını tasavvufi yoruma
açık hale getirmiştir.
3.Etkinlik:• Ziya Paşanın metni tasavvufi ve felsefi bir anlama
sahiptir Bağdatlı ruhinin metni daha çok aşk konusuyla ilgilidir.
• İki metinde de kafiye redif söz sanatları gibi ahenk unsurları görülmektedir.
• İki metnin de nazım birimleri aynıdır
• İki metinde devrin zihniyetini yansıtan ifadelere rastlanılmaktadır.
o 2. Grup• Sadullah paşanın manzumesi zihniyet bakımından bu metinlerden çok farklıdır.
• Bu manzume batı zihniyetinin değerlerini yüceltmek eskinin düşünce
sisteminin çarpıklıklarını ortaya çıkarmak için yazılmıştır.
• Diğer metinler, eskiyi, eskinin dünya ve aşk anlayışlarını yansıtmaktadır.
• Ziya Paşa dünyanın gidişatıyla ilgili kötümser Sadullah Paşa iyimserdir.
9- Ziya Paşanın terkibibenti hayatın muammasını tezadını ortaya koyar.
Şair dünyayı anlamak için kendince bir sürü yorum yapar onun bu
yorumları kendisini rahata ulaştırmaz. Şair dünyanın bu kötü durumu
karşısında şaşkın bir halde değer verdiği aklında işe yaramayacağını
fark ederek varlıkları inceleyen ona hayret eden bir aciziyette kendini
konumlkandırmıştır.
10- Ziya paşa hakkında gerekli olan bilgi internet ortamında zaten mevcuttur.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:51 pm

***: 35 1.Etkinlik:
Tanzimat Edebiyatında genellikle Kaside nazım biçimi kullanılmıştır. Kasidenin özellikleri:
- Klasik Türk Edebiyatı nazım biçimidir.
- Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılırlar.
- Aruz ölçüsüyle yazılır.
- Nazım birimi beyittir.
- En az 31 en fazla 99 beyitten oluşur.
- Altı bölümden oluşur.
- Kafiye düzeni: aa ba ca şeklindedir.

2.Etkinlik:
17. ve 18. Yüzyıllarda Avrupada sanat felsefe ve siyaset alanında devrimci gelişmelere yol açan düşünce akımıdır.
Aydınlanma, insanın kendi aklı ve deneyimleri ile geleneksel görüşler
ve ön yargılardan kurtulmak ve akla dayanarak, dünyayı kavramak
düzenlemeye çalışmaktır. Bu anlamda Aydınlanma Çağı insan aklının
bağımsız olması gerektiği düşüncesine dayanır. Öyleyse benimsenmesi
gereken tavır inanmak değil, bilmek olmalıdır.
Bu genel belirlemeden anlaşıldığı üzere, burada sorgulanmak istenen
insan varlığının anlamı ve bu Dünya'daki yeridir. Nitekim
Aydınlanma'nın gelenekselleşmiş bir tanımını veren Kant'a göre
Aydınlanma, insanın kendi kusurları sonucu düşmüş olduğu olumsuz
durumdan, yine kendi aklını kullanmak suretiyle çıkma çabasıdır.
Gerçekte insan içinde bulunduğu olumsuz duruma aklın kendisi yüzünden
değil, ama onu gerektiği gibi kullanmayı bilmemesi yüzünden düşmüştür.
Bu yönüyle Aydınlanma'nın, Ortaçağ düşüncesine ve yaşam anlayışına
karşıt bir dünya görüşü olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Aydınlanma'nın temel özelliklerinden birisi de, doğa ile akıl arasında
bir uygunluk olduğunu ve akılsal yapıda olan bu doğayı aklın rahatlıkla
kavrayabileceğidir.
a. Doğa ve Bilgi Felsefesi
Bu dönemde bilginin doğasına ilişkin tartışmalar yoğunlaşmış ve
Tümevarım Yöntemi Hume tarafından sorgulanmıştır. Fransız
ansiklopedistlerinden D'Alembert ve Diderot gibi araştırmacılar
Rönesans'tan bu yana üretilen yeni bilimsel bilgi birikimini,
Ansiklopedi adlı yapıtta bir araya getirmeye çalışmışlardır.
b. Matematik
Bu dönemde Euler ve Lagrange integral ve diferansiyel hesabına ilişkin
on yedinci yüzyılda başlayan çalışmaları sürdürmüş ve bu çalışmaların
gök mekaniğine uygulanması sonucunda fizik ve astronomi alanlarında
büyük bir atılım gerçekleştirilmiştir. Mesela Lagrange, Üç Cisim
Problemi'nin ilk özel çözümlerini vermiştir.
Leonardo da Vinci
Rönesans'ın habercilerinin başında gelen Leonardo da Vinci (1452-1519)
sistematik bir eğitim görmemiş olmasına karşın, bilgi dağarcığını iyi
geliştirmiş ve bilim ve teknolojiye önemli katkılarda bulunmuş
ansiklopedik nitelikte bir bilim adamıdır. Leonardo, öncelikle bir
ressam olarak ad yapmıştır; onun muhteşem yapıtları bazı kiliselerin
duvarlarını; günümüzdeki önemli müzeleri süslemektedir. Ancak resim
çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için bir seri anatomi
ve perspektif çalışmaları yapmak ihtiyacını hissetmiştir. Bu
çalışmalardan perspektifle ilgili olanını Leon Battista Alberti ve
Pietro della Francesco gibi devrinin matematikçileriyle birlikte
yürütmüştür. Bunlardan Francesco matematiğin yanı sıra resimle de
ilgilenmiştir.
Diğer yandan Leonardo, yapı bilgisine gereksinme duymuş ve başta insan
yapısı olmak üzere bazı canlı yapıları kapsayan bir anatomi çalışması
yürütmüştür. Bu çalışmalarında enjeksiyon tekniğini uygulayarak, yani
dokular arasına kısa zamanda donan bir maddeyi zerk ederek, yapıyı
tespit edip, onu en ince ayrıntısına kadar, en doğru şekilde
belirlemeye çalışmıştır. Bu gayretleri sonucunda, özellikle kalp, mide,
muhtelif damarlar ve kasların yapısını günümüze uygun olarak
belirlemeyi başarmıştır. Kalbin kapakçıkları ve hareketi üzerinde
dikkatini yoğunlaştırarak, kalbin adeta bir tulumba şeklinde
çalıştığını belirtmiştir.
Leonardo anatomi çalışmalarını karşılaştırmalı olarak yürütmüş, insanın
anatomik yapısı ile muhtelif hayvanların anatomik yapılarını
karşılaştırmıştır. Bunlardan biri de atların bacak ve ayak kemikleri
ile insanınki arasında yaptığı ilginç ve günümüzde de doğru olarak
kabul edilen karşılaştırmasıdır. Teknoloji ile ilgili olarak bazı
projeler geliştiren Leonardo, kuşların kanat ve kas yapısından
hareketle, insanların da belli bir düzenek sayesinde uçabileceği
anlayışını geliştirmiş ve bu yolda bazı araştırmalar yapmıştır. Aynı
şekilde balıklar gibi, insanların da denizin altında yaşayabileceğini
varsayan Leonardo'nun ilk denizaltı projelerini geliştirdiği
görülmektedir.
Leonardo bir ressam, bir bilim adamı ve bir mühendistir; ancak o
günlerde yaygın olarak kabul gören hümanizm görüşünü de desteklemiş ve
klasik Yunan düşünürlerinin ve yazarlarının yeniden incelenmesi ve
benimsenmesi gerektiğini hararetle savunmuştur. Ona göre bilim adamları
tıpkı Aristoteles ve Platon gibi, kendi düşüncelerini hiçbir etki
altında kalmadan geliştirmeli ve savunmalıdır.
On altıncı yüzyıl bilimlerde otoritelerin yıkıldığı bir dönemdir;
astronomide Batlamyus sistemi yıkılırken, tıpta Galen otoritesi son
bulmuştur.
c. Astronomi
Yakın dönem astronomi çalışmalarının genellikle üç alanda yoğunlaştığı görülmektedir:
1. Özellikle Herchell ve Halley'in yapmış oldukları gözlemler sonucunda Güneş sistemine ilişkin gözlemsel veriler artmıştır.
2. Astronominin kuramsal yönünü oluşturan ve elde edilen gözlemsel
verileri değerlendirerek gökcisimlerinin hareketlerinin matematiksel
açıklamasını veren dinamik astronomi gelişmiştir. Mesela Laplace, Güneş
sistemindeki bütün gezegenlerin hareketlerinin matematiksel olarak
gösterilebileceğini öne sürmüştür.
3. Fizik ve kimya alanlarında yapılan araştırmalar sonucunda elde
edilen veriler doğrultusunda yıldızların yapısını inceleyen astrofizik
ve evrenin yapısını inceleyen kozmoloji gibi yeni bilim alanları ortaya
çıkmıştır. Özellikle astrofizikte Frounhofer ve Kirchoff'un,
kozmolojide ise Kant ve Laplace'ın yapmış olduğu araştırmalar çığır
açıcı niteliktedir.
d. Fizik
Bu dönemdeki fizik araştırmalarının özellikle elektrik konusunda
yoğunlaştığı ve Gilbert ve Otto von Guericke'in ardından, Du Fay,
Franklin, Cavendish, Coulomb, Galvani, Ampere ve Volta'nın çalışmaları
sonucunda elektriğin bağımsız bir fizik dalı olarak ortaya çıktığı
görülmektedir.
Ayrıca, ses, ışık, ısı ve enerjinin doğasını açıklamaya yönelik
çalışmalar yoğunlaşmış ve bu fiziksel varlıklar arasındaki ilişkiler
matematiksel olarak gösterilmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:51 pm

Dalton, kimyasal tepkimeleri açıklamak için Atom Kuramı'nı, Young ise ışığa ilişkin çağdaş Dalga Kuramı'nı geliştirmiştir.
f. Biyoloji
Bu dönemde doğa bilimlerinden botanik ve zooloji alanlarındaki
çalışmalar gelişmiş ve özellikle Darwin'in dedesi Erasmus Darwin ve
Lamarck'ın yapmış olduğu araştırmalar sonucunda, yeni bitki ve hayvan
türlerinin oluşumunu açıklamaya yönelik Evrim Kuramı'nın temelleri
atılmıştır.
g. Coğrafya
Bu dönemde on beşinci yüzyılda başlayan coğrafî keşifler, Cook 'un
özellikle Antarktika ve Dünya'nın diğer bölgelerine yapmış olduğu
gezilerle tamamlanmıştır.
h. Teknik
Bu dönemde Sanayi Devrimi'nin temelleri atılmış ve bu sayede üretime
makinalar hakim olmaya başlamıştır. Deniz ve kara araçlarının yanı
sıra, hava araçları da geliştirilmiştir. Montgolfier Kardeşler'in bu
alandaki çalışmaları sonucunda havacılığa ve uzay çalışmalarına giden
yol açılmıştır.
Kimyanın gelişmesine bağlı olarak madencilik ve metalürji sanayi de
ilerlemiş ve üretim biçimi ve buna bağlı olarak ürün verimi köklü bir
değişim geçirmiştir. Ayrıca tarımda da sanayileşme sürecine girilmiştir.
3 Etkinlik
Klasisizm:- Akıl sağduyu gerçek tabiat temeline dayanır.
- Ferdi değil evrenseldir
- Eski yunan ve Latin sanatkarlarını eserlerini örnek alır
- Kuralcıdır, kurallara bağlıdır
- Zevk vererek eğitmeyi amaçlar yüce değerlere ulaştırmak erdemli ahlaklı olmak
- Eserlerde bütünlük ve mükemmellik aranır
- Milli bir dil kullanılır. Bu dil seçkin kişilerin kullandığı dildir.
- Konudan çok konunun işlenişine önem verilir.
- Yalnız seçkin olgun kişiler ele alınır.
- İnsan dışındaki her şey ihmal edilmiştir.
Romantizm:- Romantizm hürriyetçidir, kural tanımaz, her türlü doğmatik düşünceye karşıdır
- Ferdidir. İnsanı aklı ve duygularıyla bir bütün olarak görür, insanı yüceltir.
- Akıldan çok hayal duguları ön plana çıkar
- Melankoli, hüzün ve kötümserlik hakimdir.
- Liriktir, duygusaldır.
- Tabiata yönelme, tabiat tasvirleri önemli yer tutar.
- Milli ve mahalli değerleri evrenselden üstün tutar.
- Tasvire geniş yer verirler
- Dünlük herkesin konuştuğu bir dil kullanmak önemlidir, suni ve süslü anlatıma karşıdırlar.
- Sanatçılar eserlerde kendi kişiliklerini gizlemezler.
- Klasisizme tepki olarak ortaya çıkmıştır.
4. Etkinlik:
Namık Kemal
Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu,
ünlü yazar ve şairdir. Özellikle "İntibah" isimli romanı ve "Vatan,
Yahut Silistre" isimli tiyatro oyunu ile tanınır. Asıl adı Mehmed
Kemal'dir.
1888'de mutasarrıflıkla sürgüne gönderildiği Sakız Adası'nda vefat
etmiş, Türk Edebiyatında öncü niteliği bulunan şair ve tiyatro
yazarıdır. "Vatan şairi" olarak da anılır

Yaşamı Namık adını ona şair Eşref Paşa vermiştir. Babası, II.
Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey'dir.
Annesini küçük yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa'nın
yanında, Rumeli ve Anadolu'nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden
özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşlarında İstanbul'a
babasının yanına döndü.
1863'te Babıali Tercüme Odası'na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı
bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma
olanağı buldu. 1865'te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti
adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir
yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar
yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin görüşleri doğrultusunda
yaptığı yayın sonucu 1867'de kapatıldı.
Namık Kemal, İstanbul'dan uzaklaştırılmak için Erzurum'a vali muavini
olarak atandı. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp erteledi ve
Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Ziya Paşa'yla birlikte Paris'e
kaçtı. Bir süre sonra Londra'ya geçerek M. Fazıl Paşa'nın parasal
desteğiyle Ali Suavi'nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbir
gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi'yle anlaşamaması üzerine
Muhbir'den ayrıldı. 1868'de gene M. Fazıl Paşa'nın desteğiyle Hürriyet
adı altında başka bir gazete çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklar sonucu,
Avrupa'da desteksiz kalınca, 1870'te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa'nın
çağrısı üzerine İstanbul'a döndü.
Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872'de İbret
gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete
hükümetçe dört ay süreyle kapatıldı. Namık Kemal gene İstanbul'dan
uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya
başladığı Vatan Yahut Silistire oyunu, 1873'te Gedikpaşa Tiyatrosu'nda
sahnelendiğinde halkı coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi İbret
gazetesinin yazması üzerine o sırada İstanbul'a dönmüş olan Namık Kemal
birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa'ya
sürgüne gönderildi.
1876'da I. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a döndü. Şura-yı
Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi'yi (Anayasa) hazırlayan
kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid'in
Meclis-i Mebusan'ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar tutuklu
kaldıktan sonra Midilli Adası'na sürüldü. 1879'da Midilli mutasarrıfı
oldu. Aynı görevle 1884'te Rodos, 1887'de Sakız Adası'na gönderildi.
Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu'da Bolayır'da gömüldü.
Edebi kişiliği
Namık Kemal ilk şiirlerini çocuk denecek yaşlarda yazmaya başlamıştır.
İstanbul'a geldikten sonra eski ve yeni kuşaktan şairlerin bir araya
gelerek kurdukları Encümen-i Şuârâ'ya ve kimi Divan şairlerine
nazireler yazmıştır. Şinasi'yle tanışıncaya değin, şiirlerinde tasavvuf
etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni, Leskofçalı
Galib gibi şairlerden etkilenmiştir. Şinasi'yle tanışmasından sonra
şiirlerindeki içerik de değişmiştir.
Günlük konuşma dilinden alıntıların yanı sıra, o zamana değin
geleneksel Türk şiirinde görülmemiş olan "hürriyet kavgası", "esaret
zinciri", "vatan", "kalb-i millet" gibi yepyeni kavramlarla birlikte,
doğrudan doğruya düşüncenin aktarılmasını amaçlayan bir tür "manzum
nesir" oluşturmuştur. Bosna-Hersek Savaşları, 93 Harbi gibi olayların
yarattığı sonuçlar, onun yazdığı vatan şiirlerini etkilemiştir. Bu
şiirlerin en tanınmışları arasında "Vâveyla", "Vatan Mersiyesi", "Vatan
Şarkısı" ve "Hürriyet Kasidesi" yer alır. Namık Kemal şiirleriyle şiir
tekniğine büyük bir katkıda bulunmuş sayılmazsa da o günler için
alışılmamış diri bir sesle konuşmuş olması ve yapıtlarına kattığı yeni
kavramlarla Türk şiirini
Divan şiirinin edilgen edasından kurtarmıştır. Bütün bu nitelikler onun Vatan Şairi olarak anılmasına yol açmıştır.
Tiyatro türüne özellikle önem veren Namık Kemal, altı oyun yazmıştır.
Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistire yalnız
ülke için değil, Avrupa'da da ilgi uyandırmış ve beş dile çevrilmiştir.
Magosa'dayken yazdığı Gülnihal'de baskıya ve zulme karşı duyduğu
tepkiyi dramatik bir biçimde dile getirmiştir. Oyunun sahnelenmesinde
pek çok bölüm sansür tarafından çıkarılmıştır.
Namık Kemal yine Magosa'da yazdığı Akif Bey'de, yurtsever bir deniz
subayının göreve koştuğu sırada karısının kendisine bağlılık
göstermeyişini anlatırken, ahlaksal bir yorum da getirir. Zavallı
Çocuk'ta görücü yoluyla evlenmeye karşı çıkar. On beş per****k
Celaleddin Harzemşah, Namık Kemal'in en beğendiği yapıtı olarak
bilinir. Oyun, Moğollar'a karşı İslam dünyasını koruyan Celaleddin
Harzemşah'ın kişiliği çevresinde gelişir. Bu eserde Namık Kemal, İslam
birliği düşüncesini kapsamlı bir biçimde sergilemiştir. Namık Kemal'in
ilk romanı olan "İntibah" 1876'da yayımlanmıştır. Ruhsal
çözümlemelerinin, bir olayı toplumsal ve bireysel yönleriyle görmeye
çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle de İntibah Türk
romanında bir başlangıç sayılabilir. Eleştirmenler Namık Kemal'in bu
romanda yüksek bir edebi düzey tutturamadığı görüşünde birleşirler.
Dört yıl sonra yayımladığı "Cezmi", tarihsel bir romandır. Kırım
Şehzadesi Adil Giray'ın yaşadığı aşk ve Cezmi'nin onu kurtarmak
isterken geçirdiği serüvenlerle gelişen romanda, Namık Kemal'in tam
anlamıyla Avrupa Romantizmi'nin etkisinde olduğu izlenir. Namık
Kemal'in yaşamı boyunca ilgi duyduğu alanlardan birisi de tarihtir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş ve yükseliş dönemlerini anlattığı
Devr-i İstila yayımlandığında büyük ilgi görmüştür. 1872'de çıkan
Evrak-ı Parişan'da, Selahaddin Eyyubi, Fatih gibi tarihi kişilikleri,
Barika-i Zafer'de İstanbul'un alınışını anlatır.
Ahmed Nâfiz takma adıyla yayımladığı Silistire Muhasarası ve Kanije,
yine Osmanlı tarihine ilişkin kahramanlık olaylarını ele alan
kitaplardır. Namık Kemal'in, tarih konusunda en kapsamlı çalışması olan
Osmanlı Tarihi'nde, Hammer'in etkisinde kaldığı, yapıtın bilimsel
olmaktan çok, eğitici değer taşıdığı konusunda görüşler ileri
sürülmüştür. Yarım kalan bu yapıtın ilk basımı II. Abdülhamid
tarafından yasaklanmıştır. 1975'te yayımlanan Büyük İslam Tarihi adlı
yapıtındaysa Namık Kemal, İbn Haldun, İbn Rüşd gibi yazarlardan
yararlanmış olduğunu belirtmiştir. Namık Kemal romanı ve tiyatroyu
toplumsal yaşama soktuğu gibi, edebiyat eleştirisini de Türkiye'ye ilk
getiren kişilerden biri olmuştur.
En önemli eleştiri eserleri Tahrib-i Harâbât ile Takip'dir.
Eleştirilerinde canlı, dolaysız bir üslup kullanmıştır. Tahrib-i
Harâbât, Ziya Paşa'nın Harâbât adlı güldestesine karşı yazılmış sert
bir eleştiri niteliğindedir. Takip de yine aynı güldestenin ikinci
cildini eleştirir. Mukaddeme-i Celal eleştirisinde Namık Kemal, Batı
edebiyatı ile Doğu edebiyatını karşılaştırmış, tiyatro, roman türleri
üstünde durmuştur. Namık Kemal gazeteci olarak da Türk kültürü içinde
önemli bir yer alır. Döneminin hemen hemen bütün yenilik yanlısı ve
ilerici gazetelerinde yazmıştır. Siyasal ve toplumsal sorunlardan
edebiyat, sanat, dil ve kültür konularına dek çok çeşitli alanlarda
yazdığı makalelerin sayısı 500 kadardır. Bunlarda düzyazıdaki üstün
yeteneğini ortaya koyduğu ve çok etkili bir üslup oluşturduğu kabul
edilir.
Siyasi görüşleri
1868 yılında Hürriyet adlı gazetede yayınlanan bir makalesinde Namık
Kemal İslam'ın başlangıç dönemlerinde bir çeşit cumhuriyet olduğunu ve
eğer halkın egemenliği ilkesi kabul edilirse, kimsenin bir cumhuriyet
yönetimi kurulmasına karşı gelme hakkı olmayacağını yazmıştı. [1]
Sanatsal özellikleri
* Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamıdır.
* ”Toplum için sanat” anlayışı benimsemiştir. Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmıştır.
* Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır.
* Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine, belli bir düşünceyi iletmeyi amaçlayan yeni bir düzyazıyı kullanmıştır.
* Eserlerinde noktalama işaretlerini kullanmıştır.
* Gençliğinde Divan Edebiyatı tarzında şiirler yazmış, Avrupa’ya
gittikten sonra yeni edebiyatı benimsemiş ve o yolda ürünler vermiştir.
* Namık Kemal, Fransız edebiyatını örnek almış; klasizmin ve romantizmin etkisinde kalmıştır.
* Şiirleri biçim bakımından eski, konu bakımından yenidir. Yurt, ulus, özgürlük gibi konuları işlemiştir.
* Ayrıca şiirlerinde mücadeleci tipte bir insan yaratmıştır.
* Tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, halkın
eğitilmesinde okul gibi görmüş, sahne dili ve tekniği yönünden başarılı
yapıtlar vermiştir.
Ziya Paşa
Hayatı1825'te İstanbul'da doğdu. Galata Gümrüğü'nde katiplik yapan
Erzurum'un İspir ilçesinden Ferideddin Efendi'nin oğludur. Bayezit
Rüşdiyesi'ni bitirdi. Özel derslerle Arapça ve Farsça öğrendi. Bir süre
Sadaret Mektub-i Kalemi'nde çalıştı. 1855'te Mustafa Raşid Paşa
aracılığıyla sarayda Mabeyn Katipliği'ne atandı. Bu sırada Fransızca
öğrendi. Ali Paşa sadrazam olunca saraydan uzaklaştırıldı.
1861'de Kıbrıs, 1863'te Amasya Mutasarrıfı ve Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı
Adliye üyesi oldu. 1865'te Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ne katıldı. Yeniden
Kıbrıs'a atanınca 1867'de Namık Kemal ile birlikte Londra'ya kaçtı.
Birlikte Yeni Osmanlılar'ın yayın organı olan Hürriyet gazetesini
yayınladılar. Namık Kemal'in ayrılmasından sonra gazetenin
sorumluluğunu üstlendi. 1870'te Cenevre'ye gitti. Ali Paşa'nın
ölümünden sonra 1871'de İstanbul'a döndü.
1872-1876 arasında Şurayı Devlet üyeliği ve maarif müsteşarlığı yaptı.
Anayasayı hazırlayan Kanun-i Esasi adlı kurumda görevlendirildi. 1'inci
Meşrutiyet'in ilanından sonra 1877'de vezir rütbesiyle önce Suriye
Valiliği'ne ardından Adana Valiliği'ne atandı. 17 Mayıs 1880'de
Adana'da yaşamını yitirdi.Paris'te bulunduğu yıllarda çeviriler de
yapmıştır.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi'yle birlikte, Tanzimat'la başlayan
Batılılaşma hareketinin etkisinde gelişen Batılılaşma Dönemi Türk
edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan biridir. Padişaha ve
Reşid Paşa'ya kasideler yazmıştır. 1859'da yazdığı "Tercî-i Bend"
şiiriyle tanınmıştır. Hece ile yazılmış birkaç şarkısı dışında, Divan
şiiri geleneğine bağlı kalmıştır.
Eserlerinin Özellikleri
Eserlerinde 2. Abdülhamit yönetimine karşı özgürlükleri ve meşrutiyeti
savundu. Batılılaşma yanlısı, yenilikçi Tanzimat Edebiyatı'nın öncüleri
arasında yer aldı. Namık Kemal ve Şinasi ile birlikte yeni Türk
edebiyatının temellerini attı. Türk edebiyatının kendi geleneğine sahip
çıkmasını istedi, şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini
savundu. Şiirlerinde divan şiir biçimlerini kullandı ama içerikte hak,
adalet, uygarlık, hürriyet gibi temaları işledi. "Terci-i Bend" ve
"Terkîb-i Bend" isimli iki şiirinde ise insanın yargısı ve gerçeği
kavramanın olanaksızlığı, Tanrı'nın mutlak egemenliği gibi metafizik
konular üzerinde durdu. 1874-1875'te Arap, Fars ve Türk şairlerin
şiirlerini "Harabat" adlı 3 ciltlik ansiklopedide topladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:52 pm

Abdülhak Hamit Tarhan
Tanzimat döneminde batı tesirlerini Türk şiirine sokan şair, tiyatro
yazarı ve diplomat. 5 Şubat 1851’de İstanbul’da doğdu. Babası, dedesi
ve soyu ilim aleminde isim yapmış şahsiyetlerdi. Dedesi Abdülhak Molla,
İkinci Mahmud ile Abdülmecid Hanın hekimliğini yapmış, şiir ve tarihle
uğraşmıştı. Babası Hayrullah Efendi ise, meşhur bir tarihçi ve
diplomattı.
Abdülhak Hamid ilk tahsiline Evliya Hoca, Behaeddin ve Hoca Tahsin
Efendi gibi özel hocaların huzurunda başladı. Özellikle Hoca Tahsin
Efendinin Abdülhak Hamid üzerindeki etkisi büyüktür Daha sonra Bebek
Köşk Kapısındaki mahalle mektebi ile Rumelihisar Rüşdiyesine kısa süre
devam etti. Ailesi tarafından Paris’te eğitim yapması uygun görülünce
ağabeyi Nasuhi Bey ile 1863 Ağustosunda Paris’e gitti. Orada özel bir
koleje başladı. Kısa zamanda Fransızcasını ilerletti. 1,5 sene
tahsilden sonra, yanlarına gelen babası ile İstanbul’a döndü.
İstanbul’da Fransız mektebine başladı ve Fransızcasını ilerletmek için
Babı ali’de tercüme odasına girdi. On dört yaşlarındayken, Tahran
büyükelçiliğine tayin edilen babasıyla birlikte İran’a gitti ve 1,5
sene özel olarak Farsça dersleri aldı. Babasının 1867’de vefatı üzerine
İstanbul’a döndü.
İstanbul’a döndükten sonra, önce Maliye mektubi, daha sonra sadaret
kaleminde vazife yapan Abdülhak Hamid, buralarda Ebüzziya Tevfik ve
Recaizade Mahmud Ekrem'le tanıştı. Sami Paşa’dan Hafız Divanı’nı okudu.
Bu arada Tahran hatıralarını anlatan Macera-yı Aşk adlı ilk eserini
yazdı ve meşhur Makber mersiyesini yazmasına sebeb olan Fatma Hanımla
evlendi. 1876 senesinde hariciye mesleğini seçen Abdülhak Hamid Paris
Sefareti ikinci katibliğine tayin edildi ve iki buçuk sene vazife
yaptı. Bu arada Fransız edebiyatını yakından tanıma fırsatını buldu.
Paris dönüşü bir süre açıkta kalan Abdülhak Hamid, 1881’de Poti,
1882’de Golos, bir sene sonra da Bombay başşehbenderliklerine tayin
edildi. Bombay’da üç sene kaldı. Eşi Fatma Hanımın rahatsızlığının
artması üzerine, İstanbul’a dönmek için yola çıktı ise de, Fatma Hanım
Beyrut’ta vefat etti.
Abdülhak Hamid Bombay dönüşünde Londra elçiliği başkatipliğine tayin
edildi. Fakat Zeynep isimli manzum piyesi yüzünden vazifeden alındı.
Bir süre boşta gezdikten sonra edebiyatla uğraşmayacağına söz vermesi
üzerine, tekrar Londra’daki eski görevine gönderildi. Bu gidişinde
İngiliz olan Nelly Hanım ile evlendi. 1895 senesinde Lahey
büyükelçiliğine iki sene sonra tekrar Londra elçiliği müsteşarlığına
tayin edildi. Hanımının rahatsızlanması üzerine, 1900’de İstanbul’a
dönen Abdülhak Hamid, 1906’ya kadar İstanbul’da kaldı. 1906’da Brüksel
büyükelçiliğine tayin edildi. 1911’de hanımı Nelly’nin ölümü üzerine
Belçikalı Lüsyen Lucienne Hanım ile evlendi. Balkan savaşları sırasında
kabine tarafından azledilince İstanbul’a döndü. Maarif nezareti teklif
edildi ise de kabul etmedi. Bir süre açıkta kaldıktan sonra ayan
üyeliğinde bulundu. Mütareke yıllarında Viyana’ya gitti. Burada
sıkıntılı günler geçirdi. Cumhuriyetin ilanından sonra anavatana döndü.
1928 senesinde İstanbul Milletvekili seçildi ve ölünceye kadar mebus
olarak kaldı. Kendisine vatana üstün hizmet fonundan maaş bağlandı.
Ayrıca belediye de, dayalı döşeli bir apartman dairesi verdi. 12 Nisan
1937’de İstanbul’da öldü. Mezarı Zincirlikuyu’dadır.
Abdülhak Hamid, Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devirleri
yaşamış bir şairdir. Tanzimatı, meşrutiyetleri ve cumhuriyeti
görmüştür. Bu devirlerdeki Tanzimat, Servet-i Fünun, Edebiyat-ı Cedide,
Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıdı.
Ayrıca uzun seneler doğuda ve batıda diplomat olarak bulunması her iki
edebiyatı tanımasına sebep oldu. Bu sebeple Türk şiirine batıdan yeni
konular, serbest düşünce ve şekiller getirdi. İlk başlarda Tanzimat
ekolünün tesirinde kalmış sonra batıyı tanıyınca, klasik edebiyattan
ayrılarak batı tekniği ile eser vermiştir. Edebiyatımızın yeni bir
çehre kazanmasında Recaizade Ekrem daha çok teorik yönünü işlerken,
Hamid yazdıklarıyla bunu uygulamıştır. Eserlerinde batı edebiyatından
bilhassa Shakespeare ve Victor Hugo’nun tesirleri açıkça görülür.
Şiirlerindeki başlıca konu romantik ve felsefi düşünceler, ölüm
duyguları ve insan kaderi hakkındadır. Şiirlerinde pekçok yabancı
kelime vardır. Batı yazarlarından etkilenerek yazdığı dramalar Türk
tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Kendisine son zamanlarda
Şair-i azam (en büyük şair) ünvanı verilmiştir.
ESERLERİAbdülhak Hamid’in eserleri iki grupta toplanmaktadır:
Şiirleri: Makber, **ü (1885), ***** (1885), Bala’dan Bir Ses (1911),
Validem (1913), Yadigar-ı Harb (1913), İlham-ı Vatan (1918), Tayflar
Geçidi (1919), Garam (1919), Yabancı Dostlar (1924).
Tiyatroları: Hamid’in tiyatroları mensur ve manzum olmak üzere iki
kısımdır. Mensur tiyatroları: Macera-ı Aşk (1873), Sabrü Sebat (1875),
İçli Kız (1875), Duhter-i Hindu (1876), Tarık yahut Endülüs’ün Fethi
(1879), İbn-i Musa (1880), Finten (1898). Manzum tiyatroları: Nesteren
(1878), Tezer (1880), Eşber (1880), Sardanapal (1908), Liberte (1913).












google_protectAndRun("ads_core.google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:52 pm

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa 36-38
Sayfa 36
Hazırlık Çalışmaları
1) Kaside:
a. Klasik Türk Edebiyatı nazım biçimidir.
b. Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılırlar
c. Aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
d. Nazım birimi beyittir
e. En az 31 en fazla 99 beyitten oluşur.
f. Altı bölümden oluşur
g. Kafiye düzeni aa ba ca da şeklindedir

2) Hayır olamaz. Çünkü bir insanın bilmediği bir şey hakkında bişeyler
yazması imkansız gibi bişeydir. Robot teknolojileri 1960’lardan sonra
geliştirilmeye başlandığı için robot şiiri kesinlikle 1870-1920
yıllarına ait olamaz.
3) Bu dönemin nasıl ortaya çıktığını hangi olayların etkili olduğundan
bahsedere söze başlardım. Bu dönemde yazılan şiirlerden örnekler verir
dönem şiirinin özelliklerini çıkarmaya çalışırdım.
Sayfa 38:
Sorular
1) Şair bu tür ses benzerlikleriyle şiirde ahengi yakalamaya çalışmış,
başarılıda olmuştur. Tekrar eden “-den” sesleri redif “-et” sesleri
kafiyedir.
Bu kelimeler şiire kendine özgü bir söyleyiş ve ritim katmıştır. Bu
kelimelerde ki ünlü harflerin uzun okunması gerektiği şiirde söyleyiş
tarzı ve ses değerlerinin birlikte düşünüldüğünü göstermektedir. Bu
şekilde kullanımla birlikte şiirin ahenginin; ses akışı söyleyiş ve
ritim ile sağlandığı söylenebilir.
2) Nedim bir Divan Edebiyatı şairidir. Yaşadığı döneme bakılacak olursa
kullandığı dilin daha ağır ve süslü olduğu görülebilir. Bununla
birlikte Divan Edebiyatında kasideler devlet büyüklerini övmek için
yazılan şiirlerdir. Hürriyet Kaside’sinde ise vatan millet eşitlik
konuları işlenmiştir. Dili daha sade ve sanatsızdır. Ayrıca teması
gereği daha coşkulu bir anlatıma sahiptir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:52 pm

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa 50-51
Sayfa 50 Hazırlık Çalışmaları


1- Roman anlatmaya bağlı edebi metinlerin en uzun türüdür. Romanda olay
hikayeye göre daha detaylı anlatılır. Tasvirlere daha geniş yer
verilir. Diğer edebi türlerde görülmeyecek kadar karakter yer alır. Her
roman yazarından dolayısıyla yazarın yaşadığı dönemden izler taşır.
Yazıldığı dönemin sorunlarını ele alır. Bu yüzden realist eserler
olarak tanımlanabilirler.
2- Eğer bir roman yazacak olsam öncelikle hangi alanlarda uzman
olduğumu tespit ederdim. Daha sonra güncel bir konu üzerine sağlam bir
plan kurarak romanımı yazardım.


Sayfa 51 Sorular:
1- Soldan sağa; Dilber’in evden kaçması, soğuktan bayılması, yaşlı
kadının evinde gözlerini açması, yaşlı kadının dilberi istemeye
gitmesi, Mustafa efendi ve eşinin dilberi satmak istemesi, dilberin
Mustafa Efendinin evinde geri götürülmesi, Dilberin Asaf Paşa’nın
konağına satılması, Dilber’in Mısır’da ki evden kaçıp bindiği gemiden
Nil’e atlayarak intihar etmesi.
2- Zengin bir aileden gelen yazar konaklarda yaşadığından buralarda ki
yaşamı bilmektedir. Böylesi konaklarda yaşayan insanlarının
hayatlarının detaylarını bilmektedir. Bildiklerini de romanına
başarıyla yansıtmıştır diyebiliriz. Roman Tanzimat dönemi toplumunun
yaşamından canlı kesitler sunmaktadır. Bu bilgiler doğrultusunda
yazarın yaşadığı dönemden etkilendiğini ve bunu eserine yansıttığını
rahatlıkla söyleyebiliriz.
3- Bu romanda beni en çok etkileyen bölüm; Dilber’in eve döndükten
sonra dayak yemesi ve aç bırakılmasıdır. Bu durum insanın
yaşayabileceği en zor durumlardandır.
4- Resim aşağıda:



5- Sergüzeşt romanında mekan:
a. Mustafa Efendi’nin Konağı
b. Yaşlı kadının evi
c. İkinci kez satıldığı ev olan Asaf Paşa Konağı
d. Mısır’da ki konaklar vs.
Romanda zaman kesin olarak bilinmemekle birlikte daha çok, gece gündüz gibi genel zaman aralıkları kullanılmıştır.
6- Metinde ki kişiler, zaman ve mekan bir araya gelerek romanın büyük
olayının ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Küçük olaylar bir araya
gelerek büyük olayın oluşmasına vesile olmuşlardır. B) Sergüzeşt
romanında kişi zaman ve mekan arasında uyumsuzluk yoktur.
7- Dilber Kafkasya’dan getirilmiş bir esir kızdır. Hürriyeti elinden
alınmış bu masum kız Arap halayık Telavet tarafından sürekli
dövülmektedir. Memleketini ve annesini özleyen dilber bir gece evden
kaçmış yaşlı bir kadın tarafından baygın halde bulunmuştur. Yaşlı kadın
acıyarak dilberi evine almıştır. Merhametli bir kadın olan bu yaşlı
insan onu Mustafa Efendi’den satın alarak özgürlüğüne kavuşturmak
ister. Ancak bu isteği geri çevrilir. Dilber tekrar eski evine
getirilmiş sonra da birkaç kişiye daha satıldıktan sonra kendini
Mısır’da bulmuştur.daha fazla esir hayatına dayanamayan kızcağız
kendini Nil Nehrinin sularına bırakarak intihar etmiştir.
1. Etkinlik:
Eser realizm akımın etkisinde yazılmıştır. Kişiler olay olay örgüsü ve
mekan realist özellikler gösterirken yer yer romantizm akımının
özellikleri d görülmektedir.
8- Tema: Esarettir. Sergüzeşt macera anl***** gelmektedir. Romanda da
dilberin esir hayatından kurtulmak için verdiği mücadele ve yaşadığı
maceralar anlatıldığından kelime anlamı ile tema arasında bir bağlantı
olduğunu söyleyebiliriz. Çeşitli alternatifler her zaman vardır.
Misalen: Kafkas Kızı, Çile, Dilber vs başlıklarda romana koyulabilir.
9- Romanda köle ticareti ve esir hayatı anlatılmaktadır. Bu durumu
günümüzle eşleştirmeye çalışamayız çünkü günümüzde köle ticareti yok
denecek kadar azdır.
10- Toplumu oluşturan en küçük birim aile olduğundan aileyi etkileyen
her olay toplumu da etkiler. Bu yüzden eserlerde aile hayatı ön
plandadır.
11- Anlatıcı İlahi bakış açısına sahiptir. 3. Tekil kişi ağzından
anlatılmıştır. Anlatıcı Dilberin başından geçenleri kişilere müdahale
etmeden tarafsız bir şekilde anlatmıştır.
12- Evet içerir. Yazar sosyal sorunların varlığını işaret ederek
toplumu bu konuda bilinçlendirmek istemiştir. B) Tanzimat dönemi
romancıları genellikle halka ders vermeyi amaçlamışlar. Toplum için
sanat anlayışını benimsemişlerdir.
13- Sergüzeşt romanı için: dil daha sadedir, olağanüstü olaylar yoktur,
halka hitap eden bir eserdir. Seciye yer verilmemiştir. (seci:
düzyazıda kelimeler arasında ki kafiyeye verilen addır)
2. Etkinlik: Pas (burayı defterime yazmamışım, bir yerlerden bulabilirsem buraya eklerim.)
14- Sami Paşazade Sezai:
a. Sanat toplum için anlayışını benimsemiştir.
b. İyi bir hikaye yazarıdır.
c. Yazdığı hikayelerde realizmin etkisi görülür.
d. Romantizme uygun şiirler yazmıştır.
e. Sade bir kullanmıştır
f. Modern hikayenin kurucusudur.
B) yazar konakta büyümüştür. Bu yüzden konak hayatını, buralarda
çalışan insanlarla işverenler arasında ki bağı iyi bilmektedir. Burada
da görüldüğü gibi yazar kendi deneyimlerini toplumu etkileyen bir olay
üzerine kurgulayarak yazmıştır .
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:52 pm

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa 61
Sayfa 61
soru 1.a:Metnin olay örgüsü şu şekildedir.
-Canan'ın satın alınması
-Felatun Bey'in Polin'i ile birlikte olmaya başlaması
-Canan'ın Rakım'a aşık olması
-Rakım'ın Felatun ile karşılaşması
-Jozefino'nun Rakım'ın evine gelmesi
-Felatun'un mutasarrıf olması
-Canan'ın iyileip evlenmesi
-Rakım'ın Canan'la evlenmesi



1.b:Yazarın görüşlerini belirtmesi roman tekniği açısından büyük bir
kusurdur.Yine yazarın bu tarz müdahaleleri okuyucuya eğitme amacı
gütmesi,olay örgüsünü şekillendirmiş
2.uygundur.O dönemdeki mirasyedi tiplerin batılı yaşam tarzını benimseyip romandaki olaylarla karşılaşması uygun
3.Belirli davranışlar sergileyip çevreyi etkiliyor.Tiptir.
Karakter çözümleme tablosu
Felatun bey
mirasyedi
Mirasyedi olmasu uçarı olmasına sebep olmuş
kendini bırakmıştır
yoktur
ben olsam böyle uçarı davranışlar sergilemem
Gerçek hayatta var(alt alta yazdım arkadaşlar sırayla yazın)
Rakım Efendi
Çalışkan
Kişiliğinin güçlenmesini sağlamış
Daha dikkatli davranmakta
Can,Canan ve Jozefino üzerinde etkili
Bende onun gibi davranırdım
var
Canan
Sevgisini saklayan
Özgürlüğü alınmış
Çaresiz kalmakta
Yok
Ben olsam sevgimi saklamam
Var
Jozefino
Dost canlısı birisi
Etkisi yoktur
Olaylar karşısında bir tavır sergileyememiş
yok
Gerçek hayatta var
Soru 4:Fötür şapkalı olan(sol taraftaki)Batılı yaşamın temsilcisi Felatun
Fesli olan(sağ taraftaki)Geleneksel yaşamın temsilcisi Rakım
Soru 5: Doğu batı çatışması tema:yanlış batılılaşma
Soru 6:Rakım Efendi ile Canan Romantizmi en iyi ifade eden
kahramanlar.Rakım'ın geleneklerine Bağlı yapısı Canan'ın aşkı
Romantizmle örtüşüt
Soru 7:Yanlış batılılaşmadır.Kendi milli kültürünü bırakıp Batıya körü körüne bağlı insanlar günümüzde mevcut
soru 8:yapmamışım
Soru 9:a.Okuyucuya bilg vermek amaçlanmış.İçermektedir
b.Roman halkı eğitmek,onlara ders vermek için kullanılabilecek bir
araçtır.Sanatta fayda ön plandadır.Romanın halka hitap etmesi sebebiyle
konuşma dili unsurlarıyla sade bir dil kullanılmıştır.
11.Dönemin sosyal bir sorununu yansıtması romanın tarihi bir belge değeri taşımasını sağlar
12.a)Ahmet Mithat Efendi
-Tanzimat döneminin en önemli yazarıdır
-Toplumsal konuları işlemiştir
-Sade bir dil kullanmıştır
-Tanzimat döneminde en çok eser veren yazardır
-Genç edebiyatçıları etrafında toplamıştır
12.b)Halkı eğitmeyi amaçladığından sade bir dil kullanmış
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:52 pm

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa 61-64
Sayfa 61
soru 1.a:Metnin olay örgüsü şu şekildedir.
-Canan'ın satın alınması
-Felatun Bey'in Polin'i ile birlikte olmaya başlaması
-Canan'ın Rakım'a aşık olması
-Rakım'ın Felatun ile karşılaşması
-Jozefino'nun Rakım'ın evine gelmesi
-Felatun'un mutasarrıf olması
-Canan'ın iyileip evlenmesi
-Rakım'ın Canan'la evlenmesi
1.b:Yazarın görüşlerini belirtmesi roman tekniği açısından büyük bir
kusurdur.Yine yazarın bu tarz müdahaleleri okuyucuya eğitme amacı
gütmesi,olay örgüsünü şekillendirmiş
2.uygundur.O dönemdeki mirasyedi tiplerin batılı yaşam tarzını benimseyip romandaki olaylarla karşılaşması uygun
3.Belirli davranışlar sergileyip çevreyi etkiliyor.Tiptir.
Karakter çözümleme tablosu

Felatun bey
mirasyedi
Mirasyedi olmasu uçarı olmasına sebep olmuş
kendini bırakmıştır
yoktur
ben olsam böyle uçarı davranışlar sergilemem
Gerçek hayatta var(alt alta yazdım arkadaşlar sırayla yazın)
Rakım Efendi
Çalışkan
Kişiliğinin güçlenmesini sağlamış
Daha dikkatli davranmakta
Can,Canan ve Jozefino üzerinde etkili
Bende onun gibi davranırdım
var
Canan
Sevgisini saklayan
Özgürlüğü alınmış
Çaresiz kalmakta
Yok
Ben olsam sevgimi saklamam
Var
Jozefino
Dost canlısı birisi
Etkisi yoktur
Olaylar karşısında bir tavır sergileyememiş
yok
Gerçek hayatta var
Soru 4:Fötür şapkalı olan(sol taraftaki)Batılı yaşamın temsilcisi Felatun
Fesli olan(sağ taraftaki)Geleneksel yaşamın temsilcisi Rakım
Soru 5: Doğu batı çatışması tema:yanlış batılılaşma
Soru 6:Rakım Efendi ile Canan Romantizmi en iyi ifade eden
kahramanlar.Rakım'ın geleneklerine Bağlı yapısı Canan'ın aşkı
Romantizmle örtüşüt
Soru 7:Yanlış batılılaşmadır.Kendi milli kültürünü bırakıp Batıya körü körüne bağlı insanlar günümüzde mevcut
soru 8:yapmamışım
Soru 9:a.Okuyucuya bilg vermek amaçlanmış.İçermektedir
b.Roman halkı eğitmek,onlara ders vermek için kullanılabilecek bir
araçtır.Sanatta fayda ön plandadır.Romanın halka hitap etmesi sebebiyle
konuşma dili unsurlarıyla sade bir dil kullanılmıştır.
11.Dönemin sosyal bir sorununu yansıtması romanın tarihi bir belge değeri taşımasını sağlar
12.a)Ahmet Mithat Efendi
-Tanzimat döneminin en önemli yazarıdır
-Toplumsal konuları işlemiştir
-Sade bir dil kullanmıştır
-Tanzimat döneminde en çok eser veren yazardır
-Genç edebiyatçıları etrafında toplamıştır
12.b)Halkı eğitmeyi amaçladığından sade bir dil kullanmış





Anlama yorumlama
1.Roman olması,sade bir dil kullanılması dönemiyle ilişkilendirilir
2.Aynı temayı işlemelerine rağmen eserlerin farklılığı;sanatçının kendi üslübuyla yazması
3.Sergüzeşt ve Felatun Bey ile Rakım Efendi romanları anlatmaya bağlı
edebi metinler olması ve olay çevresiinde gelişmesi dolayısıyla
destan,masal,halk hikayesi ve mesneviyle ilişkilendirilebilir
4.Destan,masal,mesnevi mekan ve zaman özellikleri bakımından aynı
Hayali ve olağnüstü mekanlara sahip,belirsiz zaman ifadeleri var
Romanda ise:gerçekçi betimlenmiş mekanlar,belirli ve dolayla zaman ifadeleri
6.etkinlik
Teknik bakımdan zayıf hikaye ile roman arası biryere sahip.Dil
sade.Roımanlarda amaçhalkı bilinçlendirmek ve eğitmek olduğundan
sanatsal yönün geri planda kalmasına neden olmuş
**çme ve değerlendirme
Y
D
D
2.-İlahi bakış açısı
-Romantizm,realizm
3.divan-masal yanıt-E
4.Destandaki mekanla romandaki mekanın ortak yönü yapıyı oluşturan unsur olmasıve olayların yaşandığı yeri göstermesidir
farklılık ise destanda olağnüstü mekanlar varken romandaki mekanlar gerçekçidir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
Holyone
Yönetici
Yönetici
Holyone


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 3850
Paylaşım Gücü Paylaşım Gücü : 9917
Rep Point Rep Point : 106
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 25/02/09
Yaş Yaş : 31

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları   11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları EmptyÇarş. Ekim 07, 2009 2:53 pm

11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa 81-104 Arasındakı Sayfalar !!

3, COŞKU VE HEYECANı DILE GETIREN METINLER (ŞiiR) VE MENSUR ŞiiR
Hazırlıkı. Verilen dörtlük bir resimle ifade edilebilir. Verilen
dörtlükte yapılan betim*lemeler, okuyucunun zihninde canlanan bir
görüntüye sahiptir. Bu nedenle Servet*i Fünün Döneminde "resim gibi
şiir yazma" anlayışı oldukça hakimdir.
2. Bir dönemde yazılan şiirlerin kendilerinden önceki dönemlere ait
şiir şekille*rinden farklı olması, birtakım yeni. edebi türlerin şiire
girdiğinin bir göstergesidir .


İnceleme
1.Şiirin ritmi aruz ölçüsüyle sağlanmıştır. Ayrıca şiirdeki ses
benzerlikleriyle de ahenge yardımcı bir söyleyiş oluşturulmuştur.
2. Verilen bendin söyleyişine dikkat edilirse, şiirin başlığında olduğu
gibi yağ*murun yağış sesi ve ritmi verilmeye çalışılmıştır.
3. Şiir başta ve sonda birer bent ve arada beyitlerin yer aldığı bir
yapıya sahip*tir. Tevfik Fikret bu şiirinde klasik divan şiiri
kalıplarını kırmış, söyleyiş ile tema arasında bir yapı meydana
getirmiştir.

4. a Şiirdeki bentler ve beyitler şiirin birimleridir. Birimlerde
günümüz Türkçesiyle kısmında da verildiği gibi yağmurun yağışı ve
yağmur yaşarken şai*rin izlenimleri dile getirilmiştir .
. b. Birimlerde anlatılanlar şiirin temasını farklı yönlerden işleyerek bir bü*tün oluşturmaktadır.
5. a Şiirin başında ve sonunda bent,Lida Dai Dai Hua Jiao Nang bentler
arasında ise beyitlerin kullanıl*ması, yağmurun yağışı da düşünülürse,
önce hafiften başlayan (ı.bent), daha son*ra hızlanan (beyitler) ve
yine bitmeden önce yavaşlayan (sonuncu bent) yağmur sahnesi
canlandınlmaya çalışılmıştır.
b. Şiirin yapısıyla temasıarasındaki ilişkiyi resmediniz.
1.ETKiNLIK ı. Grup: Ahmet Muhip Dıranas'ın Yağmur adlı şiirinin teması,
Fikret'in şiirin*de olduğu gibi "yağmur"dur. Tema şairin duyuşuna göre
anlatılmıştır.
2. Grup: Hay-Kay, Japon şiirine ait özel bir nazım şeklidir. İşlenen tema ise yi*ne yağmurdur.
Bu durum temanın evrensel bir özellik taşıdığını gösterir.
6. Şiirin temasıyla devrin siyasi ve sosyal gerçekliğiyle bir ili~kisi
yoktur. Çün*kü Servet-i Fünun sanatçıları toplumsal konu ve sorunlardan
uzak durmuş, birey*sel kanunlara yönelmişlerdir.
7. Tanzimat Dönemi sanatçılarında görülen toplumsal sorumluluk duygusu,
Servet-i Fünun sanatçılarında yoktur. Bu nedenle işlenen temalar
Tanzimat Döne*minde toplumsal, Servet-i Fünun Dönemlerinde bireyseldir.

2.ETKINLIK
Teması yağmur olan bir yazı yazınız.
8. Verilen beyitlerde doğal dil, şiİr dilinin birtakım benzetme, mecaz
ve sanatla*rıyla kullanılmıştır. Bu durum beyitlerde şiir dilinin ağır
bastığını göstermektedir. 9. Şiirdeki bentler ile iki, dört, altı, yedi
ve sekizinci beyitlerde anjambman var*dır. Bu durum şiir dilinin nesir
(düz yazı) diline yaklaştığını gösterir.
10. Yağmur şiirinde anlatılanlar, Servet-i Fünun sanatçılarının resim
gibi şiir yazma anlayışlarına uygun olduğu için resimle ifade
edilebilir. Şiir bu yönüyle parnasizm akımına uymaktadır. Şiirin her
birimi birer sahne niteliği taşıdığı için şiirin tamamı parnasizm
akımına örnektir.

PARNASİZM
Fransa'da şiir türünde ortaya çıkmış bir akımdır. Şiirdeki gerçekçilik
diyebile*ceğimiz pamasizm, bir anlamda realizmle natüralizmin şiirdeki
sentezinden oluş*muştur. 1886'da "Pamas" adlı derginin yayınlanmasıyla
ortaya çıkmıştır (Pamas:
Mitolojide ilham perilerinin yaşadığına inanılan efsanevi dağın adı).
Pamasyenler şiiri salt biçim olarak görürler. Bu nedenle biçim
güzelliğini her şeyin üstünde tutarlar. Yine aynı nedenlerle ölçü ve
uyağa çok önem vermişler, ritmi ön plana çıkarmışlardır. Sözcüklerin
birarada kullanılmasından doğacak mü*ziği de şiir için gerekli
görmüşlerdir. Pamasizm, rom an tizm e tepki olarak doğdu*ğu için bu
akımda duygunun yerini düşünceler almış, pamasyenler şiirde ayrıntılı
ve nesnel betimlemelere yer vermişler, duygusallığı reddetmişlerdir.
Şiiri, ışık, gölge, renk ve çizgilerle sağlamayı düşünürler.
"Sanat, sanat içindir" görüşünde olan pamasyenler şiirde yarar değil, güzellik ararlar.
Tarihteki mutIu dönemlere duyulan özlem, yabancı ülkelerin manzara ve gele*nekleri işlenen konulardır.
Pamasyenler Eski Yunan ve Altın mitolojisine büyük hayranlık duyarlar.
Do*layısıyla ele alınan bazı konular klasisizmle benzerlikler taşır.
Başhca temsilcileri:
Th. Gautier


T.D. Banville François Coppee J.Maria de Heredia
SEMBOLİZM (SiMGECİLİK)
19.yüzyılın ikinci yarısında pamasizme tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır.
Pamasyenler insan duygularına, izlenimlere önem vermiyorlardı. Onlar
için önemli olan gerçekti, düşüncelerdi.Sembolistler bu anlayışa karşı
çıkmış, duygu*sallığa, insanın iç dünyasına yönelmişlerdir. Onlara göre
somut varlıklar, dış dün*ya ile insanın duyuları arasında köprü kurmaya
yarayan birer simgedir. Çünkü dış gerçek ancak insanın algılayış
biçimiyle var olur. Yani insan onu nasıl algılıyorsa öyle
değerlendirilir. Sembolistier, semboller aracılığıyla dış çevrenin
insan üze*rindeki etkilerini ve izlenimlerini anlatmışlardır.
Şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlamışlar ve müziği şiirin amacı
durumuna ge*tirmişlerdir. Onlara göre şiir düşüncelere değil duygulara
seslenmelidir; çünkü şi*ir bir şeyanlatmak için yazılmaz.
Şiirde anlam kapalı olmalıdır ve herkes kendince yorum getirebilmelidir. Söz-

cüğün anlam değerinden çok müzikal değeri önemlidir. Anlam kapanıklığı
ve farklı çağrışımlar yaratabilme amacı, bol bol mecaz ve istiarelerin
kullanılmasına yol açmış, dolayısıyla dil de ağırlaşmıştır.
Gerçeklerden kaçma, hayale sığınma, çirkinlikleri hayal yardımıyla
güzelleş*tirme, bunlara bağlı olarak ortaya çıkan karamsarlık,
sembolizmin en belirgin özelliklerindendir.
Durgun sular, ay ışığı, alacakaranlık, tan ağartısı, perdede gezinen
gölgeler ve ölüm başlıca temalarıdır. Lirizm, bu anlayışın en önemli
ögesi durumundadır.
Pamasyenlerin genellikle "sone" nazım biçimini kullanmalarına karşın,
sem*bolist1er daha çok serbest nazım biçimlerine yönelmişlerdir.
Başhes temsilcileri.:
Baudelaire Rimbaud
Mallarme Verlaine Puşkin
1 ı. Yağmur şiirinde tabiat, yağmurun yağmaya başlaması, sokakların
durumu, gökyüzününaldığı haJ ile hayvanların hali göz önüne serilerek
anlatılmıştır.
12. Verilen mısradaki "yaslı şarkılar" (nevha-ger mağme-söz) ifadesi
gerçek anlamı dışında kullanılmıştır. Çünkü "yaslı" sözcüğü insan için
kullanılırken bu dizede şarkı için kullanılmıştır.
Şiirde ayrıca "çekingen darbeler, ağlaşan seller, can çekişen
dalgalanmalar, so*ğuk gölge, sönen heyula, hayalet, solgun, tükenmiş
kadın, hazin kuşlar, ruhumun kulağı, soğuk bir sessizlik, heves dolu
damlalar" gibi birçok ifade gerçek anlamı dışında kullanılmıştır.
13. Verilen imgeler Tanzimat Döneminden farklı olarak Servet-i Fünun
şairle*rinin yeni ve eski kalıplarından çok farklı imge ve tamlama
bulma arzularının yan*sımasıdır.
14. a.
"muhteriz darbeler" ~ teşhis (kişiselleştirme)
"Sokaklarda seyl-abeler ağlaşır" ~ teşhis (kişiselleştirme)
"gfiş-ı ruhum" ~ teşhis
"sükun u tanin" ~ tezat
b. Söz sanatları Yağmur şiirinin ahengini ve söyleyişini yansıtmakta birer araç olarak kullanılmıştır.

15. Yağmur şiirindeki beyitler ile bentler divan şiiri ve Tanzimat
şiiri gelene*ğiyle ilişkilidir. Şiirde hem eski hem de yeni unsurlar
bir arada kullanılmıştır. Şi*irdeki tema, şairin duyuş ve gözlemlerini
yansıtacak şekilde işlenmiştir.
16. Yağmur şiiri bireysel duyguların dile getirildiği bir şiir olması
dolayısıyla döneminin sosyal şartlarından uzak bir şiirdir. Kültürel
anlamda ise ancak Servet*i Fünunun şiir anlayışıyla
ilişkilendirilebilir.
17. Yağmur şiirinde anlatılanların herkeste aynı duygu ve ruh halini
yansıtma*nı beklenemez. Şiirde anlatılanlar Fikret'in ruh halini
yansıtmaktadır. Bu durum, edebi eserlerin çok anlamlılığıyla ilgilidir.

18. Yağmur şiirindeki, yağmura atfedilen ifadeler ve yağmurun şairin
zihninde yarattıkları hayal unsurları, "yağmur"un kendisi ise bir
gerçeklik unsuru olarak yorumlanabilir.
19. Şiirde anlatılan olaylar, yaşananlar, şairin yani anlatıcının
gözlem, duygu ve ruh halini yanısıttığı için ona özeldir. Bu da olaylar
ile anlatıcı arasında sıkı bir ili*şiki olduğunun göstergesidir.
3.ETKINLIK Şiirin günümüz Türkçesi bölümünde verilen hali bir düz yazı
metni gibi düşü*nülürse, şiirdeki anlamın değil, ahengin, duygu halinin
ve şiirin okuyucu üzerin*deki etkisinin kaybolduğu görülmektedir.
20. Tevfik Fikret
(24 Aralık 1867, İstanbul - 19 Ağustos 1915), 1888'de Galatasaray
Lisesi'ni bi*tirdi ve yine Galatasaray Lisesi'nde öğretmenlik
yapmıştır. Devlet dairelerinde memuriyet, okullarda öğretmenlik yaptı.
Okul yıllarında başladığı şiirle ilgilen*meyi sürdürdü.
Servet-i Fünun dergisinin çevresinde şekillenen topluluğa katıldı. İlk
kitabı Ru*bab-ı Şikeste (Kırık Saz) 1900'de yayımlandı. Tevfik
Fikret'in Türk şiirinin Batılı bir kimlik kazanmasında rolü büyüktür.
Fikret Abdülhak Hamit'in ve Galatasaray Sultanisi'nden hocası olan
Recaizade Mahmut Ekrem'in tesiriyle Batılı anlayışta*ki şiire
yönelmiştir. Fikret'in Servet-i Fünun anlayışına bağlı şiirlerinde
işlediği konular özellikle aşk, tabiat ve günlük yaşamda karşılaşılan
bazı küçük sorunlar*dır. Fikret, Servet-i Fünun topluluğunun
dağılmasından sonra yazdığı şiirlerde toplumsal konulara yönelir.Bu
şiirlerinin ana teması "hürriyet" ve "medeniyet"tir. İlk şiirlerinde
sanat için sanat düşüncesinde olan şair, daha sonraki şiirlerinde
top*lumcu bir anlayışa yönelir. Toplumu sıkan hürriyetsizliğe karşı
yazdığı "Sis" şii*ri, büyük yankı uyandırır. Fikret,sanatının bu ikinci
döneminde insanları birbirine

düşürdükleri için bütün dinlere düşmandır. Tarihe ve kutsal değerlere
de karşıdır. Fikret şiirlerinde çoğu zaman aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Şiirde beyit bütünlüğü*nü kırmış,anlamın bir beyitte tamamlanması
geleneğini ortadan kaldırmıştır.Naz*mı nesreeşiiri düz
yazıya)yaklaştırmıştır. Fransız şiirinden alınan soneyi şiirlerin*de
kullanmış, divan şiirinin müstezat nazım şeklini tanınmaz hale
getirerek "ser*best müstezat"biçimini geliştirmiştir. Fikret, pamasizm
akımından etkilenmiştir ve pamasyenlere bağlıdır.Fikret'in "manzum
hikaye" türünde şiirleri vardır;Balık*çılar,Nesrin,Rama zan
Sadakası,Hasta Çocuk"gibi. Fikret çocuklar için yazdığı şi*irleri hece
ölçüsünü kullanarak yazmıştır ve bu şiirlerini "Şermin "adlı bir
kitapta toplamıştır.Şiir1erini "Rübab-ı Şikeste" ve "Haluk'un Defteri"
adlı kitaplarda top*lamıştır.
Tahsin Nahit
Tahsin Nahit (d. 1887, İstanbul - ö. 12 Mayıs 1919, İstanbul),
Galatasaray Spor Kulübü'nün 9 numaralı kurucu üyesidir. Hukuk eğitimi
almıştır, şair ve oyun ya*zarıdır. Fecr-i Ati akımının bir üyesidir.
Eserleri Oyun:
Hicranlar (1908)
Jön Türk (1909) Kösem Sultan (1912) Fİrar (1911)
Şiir:
Ruh-ı Bfkayd (1911)
Şiirdeki karamsar ruh halinin Tevfik Fikret'i yansıttığı rahatlıkla söylenebilir.
Bunun yanında Servet-i Foouncuların genel özelliği olan tablo gibi şiir
yazma an*layışıyla, parnasizm aklIDlDlD özellikleri şair ile eseri
arasındaki bağlantılardır.

zrmbilisim katkıları ile 2009 seo yarışmasına katılan herkese başarılar yönetimi.
2.METIN
5.ETKINLIK
... uçuş> . -uş: tam kafiye
.... kuş
... kar > -ar: tam kafiye
... arar
... şeydası ~ -sı: redif

Şiirin ritmi, aruz ölçüsüyle sağlanmıştır. Ayrıca şiirdeki her türlü ses benzerli*ği şiirin ahengini sağlayan unsurlardandır.
2. Grup: Elhan-ı Şita adlı şiir üç bent, iki dörtlük ve altı beyitten
oluşan hem divan hem de Batı şiiri ile halk şiiri etkilerini taşıyan
bir yapıya sahiptir.
ı. Verilen bentte kar yağışının ritmi sağlanmaya çalışılmıştır. Karın
yağış ritmi tüm şiirde verilmiş, tıpkı Yağmur şiirinde olduğu gibi,
resim gibi şiir yazma anla*yışına uyulmuştur.
2. Elhan-ı Şita şiirinin birimleri üç bent, iki dörtlük ve altı
beyitten ibarettir. Bu birimler şiirin teması olan "kar"etrafında bir
araya gelerek şiiri oluşturmuşlardır. 6.ETKINLIK'
ı. Grup: Behçet Necatigil'in Kar Kar adlı şiirinde kar ve kar- kinayeli
kullanıl*mıştır. Şair, şiirde bu iki sözcüğü tüm şiir boyunca gelişen
bir tema içinde işlemiş*tir.
2. Grup: Herman Hesse'nin şiirinde kış teması işlenmiş ve bu tema
şiirde sü*rekli gelişen, üstünde bir şeyler söylenen bir şekilde
verilmiştir.
Farklı dönemlere ve ülkelere ait şiirlerde de aynı temanın işlenmesi, temanın evrensel bir nitelik taşıdığını göstermektedir.

3. Elhan-ı Şita şiirindeki kar temasıyla, Yağmur şiirindeki yağmur
teması Ser*vet-i Fünun Döneminde doğanın ve izlenimlerinin tema olarak
seçildiğini gös*termektedir.
Ayrıca Tanzimat Dönemi şiirlerinden farklı olarak bireysel temalaı:ın, duyuş ve algılayışın ön planda olduğu görülmektedir.
4. Verilen bentte doğal dil, şairin algılayışla şiir, diline özgü
söyleyişlerle, ken*di anlamları dışına taşarak kullanılmıştır.
5. Elhfin-ı Şitfi şiirinde anjamaman özelliği taşıyan mısralar şunlardır: - Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyam-ı nevbaharı arar
- Kapladı bir derin sükuta yeri karlar Ki hamilşane dem-b e-dem ağlar
- Bir beyaz rişe-i cenah-ı melek gibi kar Seni solgun hadikalarda arar
- Na'şın üstünde şimdi ey mürde Başladı parça parça pervaze karlar
Ki semadan düşer düşer ağlar
- Küçücük, ser-sefid baykuşlar gibi kar Sizi dallarda, lanelerde arar
- Yuvalarda -yetim-i bi-efgan!*Son kalan ma-i tüyleri kovalar karlar Ki havada uçar uçar ağlar
- Destinde ey sema-yı şita til de tildedir Berg-i semen, cenah-ı
kebilter, sehab-ter ... Dök ey sema -revan-ı tabiat gunildedir;*Hak-i
siyahın üstüne safi şükilfeler!

- Her şahsar şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek!*Bir tüde-i zılal ü
siyah-reng ü na-ümid ... Ey dest-i asman-ı şita, durma, durma çek Her
şahsarın üstüne bir sütre-i sefid!
- Bir bad-ı hamüşun per-i safında uyuklar Tarzında durur bir aralık, sonra uçarlar.
- Soldan sağa, sağdan sola lerzan ü girizan, Gah uçmada tüyler gibi, gah olmada rizan.
- Ezhar-ı baharın yerine berf-i sefidi, Elhan-ı tuyGrun yerine samt-ı ümidi.
Bu durum şili dilinin nesir diline yaklaştığını göstermektedir.
6. Elhan-ı Şita şiirindeki tabiatla ilgili ifadeler, betimlerneler
(tasvirler) yapıla*rak verilmiştir. Bu özellik resim sanatıyla
ilişkilendirilebilir. Bu bakımdan şiir par*nasizm akımının
özelliklerini yansıtmaktadır.
7. Elhan-ı Şim şürindeki yan anlamlı kelime ve ifadeler:
"Beyaz titreyiş, dumanlı uçuş kalplerin çılgın ezgileri, güvercinlerin
şarkıları, derin sessizlik, beyaz melek kanadının saçağı, mavi tüyler,
tabiatın ruhu, gölgeler siyahlıklar ve ümitsizlikler yığını, beyaz
örtü, emelller gibi yağan kar, hayal gibi koşan kar, sessiz rüzgar, saf
kanat, sükut ilahilerinin ezgileri, semanın eli, cömert*liğin eli,
kışın eli, kuşların ezgileri, ümit sessizliği."
8. Verilen imgeler Tanzimat Döneminden farklı olarak Servet-i Fünun
şairleri*nin eski kalıplardan çok farklı, yeni imge ve tamlama bulma
arzularının yansıma*sıdır. Bu imgelerin kullanılma nedeni bireysel
duyuş ve düşünüşü en yeni ve fark*lı biçimde yansıtma arzusudur.
9. a. Birinci beyitte karlar emellere ve hayallere benzetilerek teşbih; karın koşması ifadesiyle de teşhis sanatı yapılmıştır.
İkinci beyitte karın uyuklaması ifadesiyle teşhis, rüzgarın kanadı ifadesiy*le istiare sanatı yapılmıştır.
b. Söz sanatları şiirin ahengini sağlamakla birlikte aynı zamanda
anlatıl*mak istenenin de daha etkili anlatılmasını sağlamaktadır.
10. Elhan-ı Şita şiirinde anlatılanların herkeste aynı duyguları
uyandırması beklenemez. Bu durum edebi metinlerin çok anlamlılığıyla
ilgilidir. Edebi metin okurun duygu, zevk, kültür düzeyi, bilgi
birikimine göre anlam kazanan bir sanat eseridir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.webs-team.tr.gg
 
11.Sınıf Edebiyat Kitabı Etkinlik Cevapları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 9.Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı Etkinlik Cevapları
» 10.Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı Etkinlik Cevapları
» 10.sınıf edebiyat kitabı cevapları
» 10. Sınıf Edebiyat Testi 2
» 10. Sınıf Edebiyat Testi 3

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Tüm Dersler :: Türk Edebiyatı :: 11.sınıf-
Buraya geçin: